Yaşamayan nasıl bilsin alt tarafı bir hayat desin
Sene 1987 bir sıcak haziran gecesi dünyaya geldi o masum dolu gözleriyle umutla baktı dünyaya ilk ağladığında baba demişti ama babasına doymayacağını hiç bilmemişti..
Bebekken kimse onu sevmezdi, insanların hoşuna gitmezdi çirkindi ama yıllar geçti büyüdü hayatı yavaş yavaş öğrenirken, bir yandan da ağlamayı öğrendi beklide hayat hiç unutmayacağı bir şeydi ağlamak ve acılarla dolu yaşantısı ilk gözyaşları ile başladı küçükken hiç sorunu yoktu sadece oyuncak için ağlardı babası onu gezmeye götürmediği için ağlardı ama nerden bilsin onun umut dolu gözleri yavaş yavaş acılarla kaplanıyordu…
Büyüdü ve okul zamanı geldi. İlk okula giden çocuklar birinci sınıfta her zaman ağlarlardı ama o okulu çok sevmişti. Bütün çocuklar ağlarken o onların neden ağladığını bir türlü çözemedi. Annesi de bu duruma şaşırmıştı hatta ilk okul öğretmeni bile neden ağlamıyor bu çocuk diye merak etmişti. Çocuğun annesine sordu bu çocuk neden ağlamıyor dedi. Annesi cevap verdi bilmiyorum hocam dedi ve okulda bütün velilerin dikkatini çekmişti ve öğrencilik hayatı böyle başladı.. Hayatı boyunca dolu şehir gezmişti dolu yer tanımıştı babasını otobüsü vardı. O otobüsü sürmek için can atardı ve babasını her sokağın başında gördüğünde koşarak hemen arabanın yanına gider babası ona direksiyon sallatırdı. İlk sevdası otobüstü adeta onun için ilk aşktı otobüs gerçi hala otobüslere olan sevgisi değişmedi hayla aynı ama hayat insana çocuk kalamayacağını gösteriyor..
11. yaş gününde babası ona olum sakın uyuma sana hediye aldım demişti. O bisikletti çok istiyordu ve babasını beklerken çekyatta uyuya kalmıştı. Babası sokağın başında belirmişti ve kornaya basa basa onu uyandırmıştı oğlum bak ben geldim işte sana söz verdiğim hediyem demişti ilk bisikletini böyle almıştı ve o kadar mutluydu ki sevinçten ağlamıştı. Ama nerden bilsin zamanla sevinç için dökülen gözyaşları bir gün acılar için dökülmeye başyalacaktı.
Okuduğu bütün okullarda başarı dereceleri alıyor çok ders çalışmadığı halde gereken notları almasını her zaman biliyordu babası bu yüzden onu çok severdi. Çünkü okulunu babası için okuyordu babası ona aç kalırım açıktada kalırım ama oğlum yinede seni okutacağım derdi ve sözünde durabildiği kadar durdu. Çocuk her şeyden habersiz hayatın yaşanılabilir olduğunu biliyordu artık genç bir delikanlıydı. Hayat ona süprizlerini hazırlamaya yavaş yavaş hazırlanıyordu. 14 yaşına bastığında hayatının 14 senesini ne için yaşadığını anladı. Babasını kaybetti bir kaza sonucu babasını yitirmişti ve adeletmiydi sizce 14 yaşındaki bir çocuğun babasını kaybetmesi Allah rahmet eylesin ama bu nasıl bir adalet dedi isyan etti. Haklıydı ama elinden bir şey gelmediğini oda biliyordu her mezarlığa gittiğinde mezar taşına bu adam benim babam demesi ne kadar zordu bilemezsiniz. Mezar taşına sarılıp ağlamak ona baba demek haykırmak ama babasından hiçbir cevap alamaması onu git gide daha kötü ediyordu. O ilk gözyaşını babası için döktü, o ilk sevdayı babasında gördü, o ilk özlemi babasında yaşadı, o ilk seni seviyorum dediği kişiydi, o ilk aşkı son göz ağrısı idi babası her şeydi onun için ama hayat ne kadar acımasız olduğunu göstermişti. Babasını her hatırladığında gözleri dolar ağlamaya başlardı bir evlat babasından nasıl ayrılsın ki bir insanın ilk aşkı daime dünyaya gözlerini açtığında karşısında ilk gördüğü kişidir. Onun ilk aşkı babasıydı, ve onun sevgisini kimse geçemezdi.
Savaştı yılmadı ama ne zaman bir baba il evladını el ele gezerken görse üzülürdü benim babam benimle bunları yaşamadı yaşayamadı derdi kahrolurdu. Her gözleri onu aradığında yanında yoktu. Çocuk zaman geçti büyüdü lise birinci sınıfında sınıfta kaldı ama babasının yokluğunu çok aramıştı hayatında bir senesi böyle gitmişti. Sonra oturduğu mahalleden taşındı yeni bir mekan yeni bir okul yeni bir hayat ama yine değişmeyecek bir şeyler vardı oda acılarıydı. Yeni okul müdürü çocuğunuz okumaz boşuna göndermeyin demişti ama çocuk zor olanı başardı ve her sene takdir alarak müdürün sözünü azına tıkmasını bildi ve üniversite yolu açıldı lise hayatında kalbinde derin yaralar açılmıştı sevdayı öğrenmişti. Sevdanın onun için hep hayal kırıklığı olacağını daha henüz bilmiyordu. Sonra üç sene yaşadığı insanın onu aldatmasıyla bitirdi herşeyi hayat yine yüzüne gülmemişti. Üniversite geldi ordada pek başarılı olmadı olmak istemedi olduğu ortam çok güzel gelmişti çünkü herkes arkadaş olmayı istiyordu. İnsanların ne olduğunu arkadaşlığın gerçekten ne olduğunu üniversite hayatı öğretti
Yaşı 21 olan bir gencin gerçek hayattan alınan bir hikayesidir. Arkadaşlar siz karar verin bu çocuk yaşamalı mı ? dersiniz ? yaşayacak gücü kalmışmıdır ?
Sene 1987 bir sıcak haziran gecesi dünyaya geldi o masum dolu gözleriyle umutla baktı dünyaya ilk ağladığında baba demişti ama babasına doymayacağını hiç bilmemişti..
Bebekken kimse onu sevmezdi, insanların hoşuna gitmezdi çirkindi ama yıllar geçti büyüdü hayatı yavaş yavaş öğrenirken, bir yandan da ağlamayı öğrendi beklide hayat hiç unutmayacağı bir şeydi ağlamak ve acılarla dolu yaşantısı ilk gözyaşları ile başladı küçükken hiç sorunu yoktu sadece oyuncak için ağlardı babası onu gezmeye götürmediği için ağlardı ama nerden bilsin onun umut dolu gözleri yavaş yavaş acılarla kaplanıyordu…
Büyüdü ve okul zamanı geldi. İlk okula giden çocuklar birinci sınıfta her zaman ağlarlardı ama o okulu çok sevmişti. Bütün çocuklar ağlarken o onların neden ağladığını bir türlü çözemedi. Annesi de bu duruma şaşırmıştı hatta ilk okul öğretmeni bile neden ağlamıyor bu çocuk diye merak etmişti. Çocuğun annesine sordu bu çocuk neden ağlamıyor dedi. Annesi cevap verdi bilmiyorum hocam dedi ve okulda bütün velilerin dikkatini çekmişti ve öğrencilik hayatı böyle başladı.. Hayatı boyunca dolu şehir gezmişti dolu yer tanımıştı babasını otobüsü vardı. O otobüsü sürmek için can atardı ve babasını her sokağın başında gördüğünde koşarak hemen arabanın yanına gider babası ona direksiyon sallatırdı. İlk sevdası otobüstü adeta onun için ilk aşktı otobüs gerçi hala otobüslere olan sevgisi değişmedi hayla aynı ama hayat insana çocuk kalamayacağını gösteriyor..
11. yaş gününde babası ona olum sakın uyuma sana hediye aldım demişti. O bisikletti çok istiyordu ve babasını beklerken çekyatta uyuya kalmıştı. Babası sokağın başında belirmişti ve kornaya basa basa onu uyandırmıştı oğlum bak ben geldim işte sana söz verdiğim hediyem demişti ilk bisikletini böyle almıştı ve o kadar mutluydu ki sevinçten ağlamıştı. Ama nerden bilsin zamanla sevinç için dökülen gözyaşları bir gün acılar için dökülmeye başyalacaktı.
Okuduğu bütün okullarda başarı dereceleri alıyor çok ders çalışmadığı halde gereken notları almasını her zaman biliyordu babası bu yüzden onu çok severdi. Çünkü okulunu babası için okuyordu babası ona aç kalırım açıktada kalırım ama oğlum yinede seni okutacağım derdi ve sözünde durabildiği kadar durdu. Çocuk her şeyden habersiz hayatın yaşanılabilir olduğunu biliyordu artık genç bir delikanlıydı. Hayat ona süprizlerini hazırlamaya yavaş yavaş hazırlanıyordu. 14 yaşına bastığında hayatının 14 senesini ne için yaşadığını anladı. Babasını kaybetti bir kaza sonucu babasını yitirmişti ve adeletmiydi sizce 14 yaşındaki bir çocuğun babasını kaybetmesi Allah rahmet eylesin ama bu nasıl bir adalet dedi isyan etti. Haklıydı ama elinden bir şey gelmediğini oda biliyordu her mezarlığa gittiğinde mezar taşına bu adam benim babam demesi ne kadar zordu bilemezsiniz. Mezar taşına sarılıp ağlamak ona baba demek haykırmak ama babasından hiçbir cevap alamaması onu git gide daha kötü ediyordu. O ilk gözyaşını babası için döktü, o ilk sevdayı babasında gördü, o ilk özlemi babasında yaşadı, o ilk seni seviyorum dediği kişiydi, o ilk aşkı son göz ağrısı idi babası her şeydi onun için ama hayat ne kadar acımasız olduğunu göstermişti. Babasını her hatırladığında gözleri dolar ağlamaya başlardı bir evlat babasından nasıl ayrılsın ki bir insanın ilk aşkı daime dünyaya gözlerini açtığında karşısında ilk gördüğü kişidir. Onun ilk aşkı babasıydı, ve onun sevgisini kimse geçemezdi.
Savaştı yılmadı ama ne zaman bir baba il evladını el ele gezerken görse üzülürdü benim babam benimle bunları yaşamadı yaşayamadı derdi kahrolurdu. Her gözleri onu aradığında yanında yoktu. Çocuk zaman geçti büyüdü lise birinci sınıfında sınıfta kaldı ama babasının yokluğunu çok aramıştı hayatında bir senesi böyle gitmişti. Sonra oturduğu mahalleden taşındı yeni bir mekan yeni bir okul yeni bir hayat ama yine değişmeyecek bir şeyler vardı oda acılarıydı. Yeni okul müdürü çocuğunuz okumaz boşuna göndermeyin demişti ama çocuk zor olanı başardı ve her sene takdir alarak müdürün sözünü azına tıkmasını bildi ve üniversite yolu açıldı lise hayatında kalbinde derin yaralar açılmıştı sevdayı öğrenmişti. Sevdanın onun için hep hayal kırıklığı olacağını daha henüz bilmiyordu. Sonra üç sene yaşadığı insanın onu aldatmasıyla bitirdi herşeyi hayat yine yüzüne gülmemişti. Üniversite geldi ordada pek başarılı olmadı olmak istemedi olduğu ortam çok güzel gelmişti çünkü herkes arkadaş olmayı istiyordu. İnsanların ne olduğunu arkadaşlığın gerçekten ne olduğunu üniversite hayatı öğretti
Yaşı 21 olan bir gencin gerçek hayattan alınan bir hikayesidir. Arkadaşlar siz karar verin bu çocuk yaşamalı mı ? dersiniz ? yaşayacak gücü kalmışmıdır ?