Bir maviye el uzatıyorum ellerim siyaha kesiyor..
Bir şarkı dinliyorum radyodan cızırtılı sesi içimi yakıyor..
yanık türküsü oluyorum bir anda baştan başa elbiselerime sıçrıyor içindeki kelimeler
yapışıp kalıyor üstüme başıma...
Bu kadar gaddar olmak zorunda mıydın
ben hep ayrılıkları mı içecektim şu köşedeki tarihi çeşmeden umut diye kana kandırıla..
Oysa ne güzel düşlerim vardı benim ey hayat...!!
Sen kahpeliklerin en önde bayrak açanısın..
Sana asla demem ki neden böylesin vardır mutlaka cevapların senin boyutlarında
ama ben öyle küçüğüm ki sana
üstelik dersin hiçbir bölümünü de çalışamadım
yoktu param kitabını satın almaya...
Sen benle bir manyağın elindeki şekerle küçük bir kızı kandırması gibi oynuyorsun...
Sen bana şekeri gösterip
arka sokaklarda peşinden koşturup
sonra kaçıp gülüyorsun halime
bense yere kapaklanıp giden şekere ağlıyorum peşince...
Bu kadar kötü olmak zorunda mıydın...?
Bak sıçrattın tertemiz elbiseme çamurunu
üstelik yedekte bir elbisem daha yok elbise falan istediğim de yok..........
Ben sende sadece bedenimi bıraktım ruhum bir sahilde balık ekmek yemekle meşgul
girmiş bir kuytu deliğe elinden gelir mi onu da almak
ben sana burada dur derim yok öyle beleşe konmak...
Sen gözlerime baktığın zaman bir cengizhan görürsün
ordan bak bakalım kendine ne görürsün...
Belki çok uzun bir beraberliğim olacak seninle hayat ,
ama ben sana hayat demem bana anlamını katmaktan aciz bir hastasın sen,
tüm hastalıklara inat
en berbatı sende ve ben sana ruhumu vericem öylemi
ben ancak gülerim buna o da dudağımın kenarıyla
görmene bile müsade etmem..
Sana çok mu kızgınım evet
senin bana tattırdığın her acıda ben sana kuvvetlendim
sen benim elimden şekerli yoğurdumu her alışında ben daha çok ateşlendim..
Bu muydu istediğin bilemem ama
bu koşuda kasları geliştiren ben oldum sen yenilen
ve bilmelisin ki hep ben olacağım son gülen...
Senin sayende uçtum ben belki ve sayende inmeyeceğim daha bir kere
ama ne gam ne keder
bu deli sana sadece bulutladan elini açıp burnuna koyar
ve nanik der..
Yağmur yağar sanar bazıları ben ağlarım...
Temiz gözyaşlarıdır o gönlünüze akıttığım...
Bir elim olsaydı da şöyle kocaman tüm dünyaya
dağıtabilseydim Hz.İbrahim gibi her sofraya cennetten bir tuz.......
Ama ne çare bende hüzün bende sadece yağmur
ucuzundan biraz da sözcük yumağı birinci el alan bulunmaz yine de...
Yine de gülüyorum ben hayat düşme peşime şimdiki halinle..
Sen al eline biraz umut ben de önünsıra kazayım toprağı...
Sen serp ben örteyim üzerini kaçmasın bir gramı...
Sonra bir mavi bir yeşil olsun
bak o zaman sevmezsem seni
iki gözüm kör olsun....