[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Türk sporunun sadece futbol olduğunu zanneden basınımızın bir bölümü asılsız haberleri fotoğraflayarak üretmeye devam ediyor. Hatta bunları birinci sayfalarına taşıyarak, Türkiye`de olup biteni doğru dürüst öğrenmek isteyen insanları yanlış bilgilendiriyorlar. Oysa biraz araştırsalar doğru ve dürüst haber verebilecekler. Mesela spora başlama yaşının 0- 6 olduğunu ve dünyada 12 yaşındaki sporcuların bile kendi yaş gruplarında düzenlenen olimpiyat oyunlarında madalya aldıklarını bilecekler. Mücadele sporlarıyla hiç ilgilenmedikleri, bu sporları sadece filmlerde seyrettikleri uzakdoğu usulü vurdu kırdıdan ibaret zannetmekte ve o sahnelerinin etkisinde kalarak haber yazmaktadırlar. Bu yüzden de mücadele sporlarına başlayan minik ve genç sporcularımızın çalışmalarını Buna kim dur diyecek başlığı altında, sanki bir suç işleniyormuş gibi ele alıp, gazetelerinin sayfalarını süslemeye çalışmayacaklardır. Mücadele sporlarına başlama ve bitiş yaşı yoktur. judo, kuraş, karate, aikido, vuşu,tekvando, kick boks, boks, güreş ve diğer ferdi sporlarda çocuklarımızın ve gençlerimizin bunlardan hangilerini seçeceklerinin kararını önce ailesi, daha sonra de spor kurumlarındaki hocalarının belirlediği bir gerçektir. Ne aileler, ne de spor kurumları, geleceğimizin teminatı olan minik sporcularımızın yazık edilmesine müsade eder. Mücadele sporlarının vuruşlu (el, ayak) olanlarının zaten kuralları bellidir. Uluslararası Federasyon`a bağlı olan federasyonlarımız ve onların sağlık kurullarının belirlediği kural ve uygulamalarla kask, dişlik, eldiven, el ve ayak koruyucusu gibi, kullanılması zorunlu malzemeler olmadan, yarışmaya katılamaz ve yarıştırılamaz. Bu koruyucular şarttır ve federasyonlarla kurulları birinci derecede sorumludurlar. Bu spor dallarındaki faaliyetleri dünya federasyonları düzenler ve kendine bağlı ülke federasyorlarında yapılmasının şartlarını, sporcuların yaşlarını, hangi kiloda ve kaç yaş gurubunda, nasıl yapılacağını bildirir. Türkiye`de yapılan yarışmalar dünya, Avrupa, Balkan ve Olimpiyat organizasyorlarına hazırlık ve seçme niteliğindedir. Esas garip olan, bu sporlar yıllardan beri yurdumuzda yapılmaktadır. Bu sporlarla ilgili bilgisi olmayan ve bir şey anlamayan gazeteci meslektaşlarımız sanki yeni bir şey yapılıyormuş ve bu sporları keşfetmiş gibi ortaya çıkıyorlar. Bunların yaptığı cehaletin sonucudur! Diger taraftan Avrupa, Dünya, Balkan, Akdeniz Oyunları, Olimpiyat Oyunları gibi uluslararası müsabakalarda madalya alan sporcularımıza sahip çıkmayanlar da yine bu cahil tayfasıdır. Mücadele sporlarının de kendi içinde, çıkmazları vardır. Tesis, hakem, antrenör, kondisyoner, hekim gibi ciddi problemleri vardır. Cehalet tayfasının bu sorunlarla ilgilenip gündeme taşımak gibi bir alışkanlıkları da bulunmuyor. Onlar için sadece futbol vardır. Başka sporları görmezler... Spor yazarları hiç değilse iki minik sporcunun resmini kullanarak onların döktükleri terin hakkını verseler ve aldıkları madalyaları alkışlasalar... O da olmaz. Var mı, yok mu futbol! Mücadele sporlarının gazetelerin birinci sayfalarına girmeleri için uğraşıyor değiliz, ara sayfalarda sıkışıp kalalım ama, başarıları alkışlayıp başarılı insanları da milletimize tanıtalım. Yazarken ve çizerken bunu bir dikkate alabilsek...
Türk sporunun sadece futbol olduğunu zanneden basınımızın bir bölümü asılsız haberleri fotoğraflayarak üretmeye devam ediyor. Hatta bunları birinci sayfalarına taşıyarak, Türkiye`de olup biteni doğru dürüst öğrenmek isteyen insanları yanlış bilgilendiriyorlar. Oysa biraz araştırsalar doğru ve dürüst haber verebilecekler. Mesela spora başlama yaşının 0- 6 olduğunu ve dünyada 12 yaşındaki sporcuların bile kendi yaş gruplarında düzenlenen olimpiyat oyunlarında madalya aldıklarını bilecekler. Mücadele sporlarıyla hiç ilgilenmedikleri, bu sporları sadece filmlerde seyrettikleri uzakdoğu usulü vurdu kırdıdan ibaret zannetmekte ve o sahnelerinin etkisinde kalarak haber yazmaktadırlar. Bu yüzden de mücadele sporlarına başlayan minik ve genç sporcularımızın çalışmalarını Buna kim dur diyecek başlığı altında, sanki bir suç işleniyormuş gibi ele alıp, gazetelerinin sayfalarını süslemeye çalışmayacaklardır. Mücadele sporlarına başlama ve bitiş yaşı yoktur. judo, kuraş, karate, aikido, vuşu,tekvando, kick boks, boks, güreş ve diğer ferdi sporlarda çocuklarımızın ve gençlerimizin bunlardan hangilerini seçeceklerinin kararını önce ailesi, daha sonra de spor kurumlarındaki hocalarının belirlediği bir gerçektir. Ne aileler, ne de spor kurumları, geleceğimizin teminatı olan minik sporcularımızın yazık edilmesine müsade eder. Mücadele sporlarının vuruşlu (el, ayak) olanlarının zaten kuralları bellidir. Uluslararası Federasyon`a bağlı olan federasyonlarımız ve onların sağlık kurullarının belirlediği kural ve uygulamalarla kask, dişlik, eldiven, el ve ayak koruyucusu gibi, kullanılması zorunlu malzemeler olmadan, yarışmaya katılamaz ve yarıştırılamaz. Bu koruyucular şarttır ve federasyonlarla kurulları birinci derecede sorumludurlar. Bu spor dallarındaki faaliyetleri dünya federasyonları düzenler ve kendine bağlı ülke federasyorlarında yapılmasının şartlarını, sporcuların yaşlarını, hangi kiloda ve kaç yaş gurubunda, nasıl yapılacağını bildirir. Türkiye`de yapılan yarışmalar dünya, Avrupa, Balkan ve Olimpiyat organizasyorlarına hazırlık ve seçme niteliğindedir. Esas garip olan, bu sporlar yıllardan beri yurdumuzda yapılmaktadır. Bu sporlarla ilgili bilgisi olmayan ve bir şey anlamayan gazeteci meslektaşlarımız sanki yeni bir şey yapılıyormuş ve bu sporları keşfetmiş gibi ortaya çıkıyorlar. Bunların yaptığı cehaletin sonucudur! Diger taraftan Avrupa, Dünya, Balkan, Akdeniz Oyunları, Olimpiyat Oyunları gibi uluslararası müsabakalarda madalya alan sporcularımıza sahip çıkmayanlar da yine bu cahil tayfasıdır. Mücadele sporlarının de kendi içinde, çıkmazları vardır. Tesis, hakem, antrenör, kondisyoner, hekim gibi ciddi problemleri vardır. Cehalet tayfasının bu sorunlarla ilgilenip gündeme taşımak gibi bir alışkanlıkları da bulunmuyor. Onlar için sadece futbol vardır. Başka sporları görmezler... Spor yazarları hiç değilse iki minik sporcunun resmini kullanarak onların döktükleri terin hakkını verseler ve aldıkları madalyaları alkışlasalar... O da olmaz. Var mı, yok mu futbol! Mücadele sporlarının gazetelerin birinci sayfalarına girmeleri için uğraşıyor değiliz, ara sayfalarda sıkışıp kalalım ama, başarıları alkışlayıp başarılı insanları da milletimize tanıtalım. Yazarken ve çizerken bunu bir dikkate alabilsek...