Tarihin Büyük İsimlerinin Zayıf Yönleri Kayyto10


Join the forum, it's quick and easy

Tarihin Büyük İsimlerinin Zayıf Yönleri Kayyto10
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
İsmail YK'nın 2015 Albümü Çıkmıştır!

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Tarihin Büyük İsimlerinin Zayıf Yönleri

4 posters

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

betül yurtseven

betül yurtseven
Board Muhtarı
Board Muhtarı


[size=18]Jul Sezar (MÖ 100? - 44):
Büyük fatih, açıkça görülen saç dökülme sorunundan nefret ediyordu.
Bu, onun için büyük bir sorundu.
Başındaki azıcık saçıyla gülünç çözümlere başvuruyordu.
Zafer kazanmış bir general olur olmaz, defne tacı takmaya başladı.
Yapraklarla kelliğini gizliyordu.
Öyle bir saç tarama biçimi vardı ki, saçları bozulmasın diye kafasını tek parmağıyla kaşıyordu.

Sezar Octavianus Augustus (MÖ 63-MS 14):

Augustus ilk Roma imparatoru olmasının yanı sıra, belki en ünlüsü ve öykünüleniydi.
Antik ve modern tarih, Jül Sezar'ın bu evlatlığından büyük politik başarıları olan, devlet örgütünü bilgece ıslah eden, sanatların cömert koruyucusu olarak söz eder.
Ortalamaya göre çok kısa olan Octavianus'un uzun boylu görünmek için topuklu ayakkabı giydiğinden ise pek bahsedilmez.
Çabuk soğuk alır, yazın bile kapalı yerlerde durur ve evde bile yün başlık takarmış: Sırf, kendisini uzun süre yatağa bağlayan korkunç soğuk algınlığından korunmak için.

Augustus (M.Ö. 27-MS 14)
İmparator zar atmaya bayılıyor; ama kahvaltı ya da akşam yemeği sofrasına oturmaktan nefret ediyor ve dışarıda atıştırıyordu.
Aslında, Augustus aslan kalpli değildi.
Ne askeri alanda ne de özel hayatta üvey babasının taktik, stratejik yeteneklerini sergiliyordu (çoğu savaşta, uyumak için çadırına çekiliyordu).
"Roma'nın Efendisi" tıpkı küçük çocuklar gibi, şimşek ve gökgürültüsünden korkar, dehşete kapılarak, derhal çok korunaklı bir yer bulmaya çalışırdı.
Roma ahlakının katı reformcusu olarak kızı Giulia'yla mahrem ilişkiye girmiş ve buna tanıklık eden şair Ovidius'u sürgüne göndermişti.
Bazı kaynaklara göre, üçüncü karısı Livia onu yatakta genç bakirelerle basmıştı

Justinianus (482-565):


Bizans imparatoru, Roma'ya gücünü yeniden kazandırdı.
Yönetsel ve mali reformlarıyla büyük hukukçu olarak tanınan onun iki büyük takıntısı vardı: Konstantinopolis sirkindeki araba yarışları ki, bir tekini bile kaçırmazdı.
Hatta, önemli diplomatik randevularını atlatma pahasına.
Günümüzdeki gibi bir "Maviler" takımı kurup idareciliğini üstlenmişti.
İmparator olmasına karşın, tribünlere takımının renginde bir kazak giyerek çıkıyor, çılgınca aaaahürat yapıyordu.

Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu'nun kurucusu olan Frank asıllı Charlemagne (742-814):

O, 1,92 boyunda bir insan azmanıydı.
Değerli savaşçı ve politika ustası, yalnız kalmaktan nefret ediyordu.
Mükellef sofralara aşıktı ve görkemli şölenlerde en büyük zaafı ortaya çıkıyordu. Kendini överek saatlerce ve hiç durmadan konuşuyor, konuklarını sıkıyordu.
Onu dinlemek zorunda kalan çakıraaaif ya da sarhoş konuklar sonunda sızıp kalıyorlardı.
Bütün gün uzun uzun kestiriyor, öğleden sonra üç saat uyuyor; ama geceleyin dört saatten fazla uyumuyordu.
Önemli kararları gece alma huyu olduğundan, bütün saraylıları ayağa kaldırıyordu. Bir "asker" olduğu için, kadınlar dahil, kimseden şiddeti esirgemiyordu.
Bir piskoposu, karısının akrabasının sesini eleştirdi diye yumruklamıştı.
Alındığı zamanlarda, tam bir kanlı intikamcı kesiliyordu.
Hıristiyanlığın koruyucusu ve papanın yardımcısıydı.


Tüm zamanların en büyük sanatçılarından Michelangelo Merisi Caravaggio (1573-1610):
Sanat ürünlerine ters düşen bir şekilde şiddet yanlısıydı.
Alkış topladığı kadar, 16.-17. yüzyıllarda Roma'dan kaçan nice hayat kadını ve hatta erkekle beraber olmuştu.
Meyhanelere gitmeye ve barbuta bayılırdı.
15 gün boyunca ara vermeden çalışır, ertesi ay aaaif çatardı.
Caravaggio, bir silah koleksiyoncusuydu; özellikle kılıç ve hançer toplardı.
En iyi kaliteden en az yüz örneği vardı.
Silahları kullanmayı da iyi bilirdi.
Bu tutku yaşamında kalıcı bir iz bıraktı.
1606'da üstüne yüklü miktarda bahis yatırdığı tenis karşılaşmasındaki bir oyuncuyu kavga ederken öldürdü.
Böylece Napoli'ye kaçmak zorunda kaldı.


Napolyon Bonapart (1769-1821):

Sürekli taşkınlıklar yapmasının ötesinde, kaba bir insandı.
Sık sık bakanları ve askerlerine İtalyanca küfrediyor, emirlerine ve aaafine uysunlar diye tekmeyi basıyordu.
Bir de, savaş meydanını çatışmadan önce enine boyuna inceleme takıntısı vardı.
Yere serilmiş dev bir kartonun üstüne diz çöker, oraya buraya raptiyeler mıhlardı. "Fransızların İmparatoru" genellikle lekeli giysilerle dolaşır, çünkü üstüne yemek ya da mürekkep dökerdi.
Berberlere güvenmediğinden sakalını kendi keser ve beceremediğinden çirkin olurdu.
Karısı Josephine, eşinin isteklerine boyun eğmek zorundaydı.
Askeri seferlerden ne zaman döneceğini önceden haber veren Napolyon, kadının günlerce sudan sabundan uzak kalmasını emrediyordu.


Winston Churchill (1874 - 1964)

İkinci Dünya Savaşı'nı kazananlardan biri olan "mükemmel devlet adamı", Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Winston Churchill, alkolikti ve sigara tiryakisiydi.
Sabahın geç saatlerine kadar uyurdu.
Genellikle öğleden önce uyanırdı.
Düzensiz biriydi ve yatakta kahvaltı ederdi.
Sık sık ve akşama kadar yatakta otururdu.
Öte yandan temizlik hastasıydı.
Bazen arka arkaya iki banyo yapar, ilkinde temizlenmediğini düşünürdü.
Diplomasiden anlamaz, Charles de Gaulle'e katlanamaz, kıyasıya nefret ederdi.
Fransız lider kendisini Jean d'Arc'la karşılaştırınca, Orleans'daki İngilizlerin onu yakılarak idama mahkûm etmek için bir dini mahkeme kurduğunu anımsatmıştı.

Pablo Picasso (1881/1973)

Pablo Picasso ise parayı çok seviyor, servetini evde bırakmak fikrine katlanamıyordu.
Bu yüzden ceketinin iç tarafına güvenlik zinciriyle bağladığı büyük bir para cüzdanı satın almıştı.
Aslında para takıntısı en büyük zaafı değildi, büyük eserlerini para kazanmak için sattığında, çoğu zaman depresyona girerdi.
Haftalarca bunalımda kalır, çalışamaz hale gelirdi.
Bu, son yıllarındaki büyük çaplı üretimi için geçerli değildi.
Bir yaşamöyküsü yazarının yazdığı gibi: "Picasso çoğu zaman, şöyle bir dokunduğu altın olan Kral Midas'a benzetilir."

[/size]

lazibere53

lazibere53
BanLı Üye
BanLı Üye

emegine saaglık... Gülümseme

http://www.ismailyk fanboard.net

betül yurtseven

betül yurtseven
Board Muhtarı
Board Muhtarı

rica ederim...

dilekyk

dilekyk
Ölümüne YK'Cı
Ölümüne YK'Cı

teşekkürler

http://olumuneykci.blogcu.com

betül yurtseven

betül yurtseven
Board Muhtarı
Board Muhtarı

rica ederim...

SoundTracK

SoundTracK
Ölümüne YK'Cı
Ölümüne YK'Cı

teşekkürler .. emeğine sağlık

betül yurtseven

betül yurtseven
Board Muhtarı
Board Muhtarı

rica ederim...

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Similar topics

-

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz