CİHANYANDI KANLI NİGAR'IN TRAJİKOMİK HİKAYESİ
'Herdem dillerde gezermiş, Çalar söyler raks edermiş,
Her erkeğe göz süzermiş, Cihan yandı Kanlı Nigar.'
Karagöz ve ortaoyununun en sevilen oyuınlarından olan Kanlı Nigar'ı, günümüz ortaoyununa dramatik yapıyı kazandıran Türk sinemasının efsanevi senaristi Sadık Şendil yazmış. Osmanlı döneminin yönetim bozukluğu ve bozulmaya başlayan değerlerin anlatıldığı Kanlı Nigar Ankara'da 23 yıl sonra yeniden sahnede.
Kanlı Nigar ilk olarak Arena Tiyatrosu'nda sahnelenir.Burada yapılan promiyerde o kadar başarılı olur ki, İsmail Dümbüllü Münir Özkul'a 40 yıllık İbiş Kavuğunu verir. Oyun daha sonra başkaları tarafından da defalarca sahnelenir. Münir Özkul'un da oynadığı Ülkü Erakalın'ın yönettiği bir filmde(1968) ve Kemal Sunal'ın rol aldığı Memduh Ün'ün yönettiği başka bir yapımda da(1981) beyaz perdeye yansır. Kanlı Nigar. Benim çocukluğuma bile denk düşmeseler de defalarca izlediğim sinema tarihimize kazınmış yapımlardır her ikisi de. Şimdi ise Kazım Akşar yönetiminde Ankara Devlet Tiyatrosunda sahneleniyor.
Gelenekselden Günümüze..
16.yy da Mısırdan ülkemize giren ve 17.yy da tam şeklini alan Geleneksel Türk Tiyatrosunun Karagözü... Tam olarak yaşayıp yaşamadıkları bilinmese de, o kadar çok sevilmişlerdir ki, onları yaşamışlar gibi düşünmeyi tercih etmişiz. Hatta tarihi kaynaklara baktığımızda bunun üzerine bir çok rivayetle karşılaşırız. Bunlardan en bilineni padişahlarımızdan Sultan Orhan döneminde Karagöz demirci, Hacivat da duvarcıdır. Bursa'da bir cami yapılırken onlarında orada çalıştığı, ancak devamlı söyleştikleri için, diğer işçileri de oyalayarak işlerin gecikmesine sebep olmalarından dolayı Sultan Orhan tarafından ölümle cezalandırılmışlardır. Karagöz 17. yy da artık tamamen oturmuş bir tür olarak Türklerin her yönüyle çok sevdiği bir gösteri olmuştur. Fakat eleştiri ve taşlamaları en açık şekliyle yansıtması sorunlar yaratmaya başlamıştır. Batı tiyatrosunun da ülkemize girmesiyle Karagöz ortadan kalkmaya başlamıştır. Karagöz'ün o dönemde bu kadar sevilmesinin en belirgin sebebi süphesiz ki baskıdan kurtulmaya çalışan halka ufacık da olsa ışık olmasıdır. O baskı döneminde olduğu gibi -Karagöz ve Hacivat'ın yaşadıklarını varsayarsak- bu dönemde de düşündüğünü açıkça ortaya sürmek her zaman rahatsız edecek birilerini bulmuştur!!!
İşte Kanlı Nigar ilk olarak Karagöz oyunlarından birinde çıkıyor karşımıza. Sadık Şendil öyle sunuyor ki onu bize, hayran olmamak elde değil. Osmanlı'da kadın olmanın zorluğunu anlatırken, gölge oyunundaki bir yosmayı öyle bir karakterizasyonla aktarıyor ki sonunda ortaya Cihan Yandı Kanlı Nigar çıkıyor..
16.yy da Mısırdan ülkemize giren ve 17.yy da tam şeklini alan Geleneksel Türk Tiyatrosunun Karagözü... Tam olarak yaşayıp yaşamadıkları bilinmese de, o kadar çok sevilmişlerdir ki, onları yaşamışlar gibi düşünmeyi tercih etmişiz. Hatta tarihi kaynaklara baktığımızda bunun üzerine bir çok rivayetle karşılaşırız. Bunlardan en bilineni padişahlarımızdan Sultan Orhan döneminde Karagöz demirci, Hacivat da duvarcıdır. Bursa'da bir cami yapılırken onlarında orada çalıştığı, ancak devamlı söyleştikleri için, diğer işçileri de oyalayarak işlerin gecikmesine sebep olmalarından dolayı Sultan Orhan tarafından ölümle cezalandırılmışlardır. Karagöz 17. yy da artık tamamen oturmuş bir tür olarak Türklerin her yönüyle çok sevdiği bir gösteri olmuştur. Fakat eleştiri ve taşlamaları en açık şekliyle yansıtması sorunlar yaratmaya başlamıştır. Batı tiyatrosunun da ülkemize girmesiyle Karagöz ortadan kalkmaya başlamıştır. Karagöz'ün o dönemde bu kadar sevilmesinin en belirgin sebebi süphesiz ki baskıdan kurtulmaya çalışan halka ufacık da olsa ışık olmasıdır. O baskı döneminde olduğu gibi -Karagöz ve Hacivat'ın yaşadıklarını varsayarsak- bu dönemde de düşündüğünü açıkça ortaya sürmek her zaman rahatsız edecek birilerini bulmuştur!!!
İşte Kanlı Nigar ilk olarak Karagöz oyunlarından birinde çıkıyor karşımıza. Sadık Şendil öyle sunuyor ki onu bize, hayran olmamak elde değil. Osmanlı'da kadın olmanın zorluğunu anlatırken, gölge oyunundaki bir yosmayı öyle bir karakterizasyonla aktarıyor ki sonunda ortaya Cihan Yandı Kanlı Nigar çıkıyor..
Ekranın ve sahnenin sevilen yüzü..
Kanlı Nigar'ın rejisörlüğünü ekrandan ve sahneden çok yakın çerçevede tanıdığımız Kazım Akşar yapıyor. Sadık Şendil'in yazdığı en önemli oyunlardan birisi olan bu oyun, Dostoyevski eserlerinin en iyi rejisörü Kazım Akşar'ın rejisiyle birleşince ortaya resmen bir görsel şölen çıkıyor. Kadın İsterse adlı dizide Hülya avşar, Cihan Ünal ve Derya Baykal'la başrolü paylaşmış ve bu dizide pervasız çapkın 'Cavitçim' olarak çok büyük bir başarı elde etmiştir. Bir çok insan onun bu diziyle ünlendiğini sansa da gerçek şu ki, Kazım Akşar 30 yıllık tiyatro sanatçısı. Suç ve Ceza, Demir, Tartuffe gibi bir çok oyunun rejisörlüğünü yapmış, TRT radyolarının vazgeçilmezi 'Arkası Yarın' başlıklı radyo programında Orhan Pamuk'un 'Benim Adım Kırmızı'adlı eserinin uyarlandığı radyo tiyatrosunu yönetmiş, ve bunların yanında dialog, diksiyon ve etkili konuşma alanında özel eğitimler düzenlemiştir. Şu anda da Türker İnanoğlunun TİM'de gösterilen hikayesi kendine ait olan büyük projesi 'Romantika'adlı müzikal komedi de oynuyor Kazım Akşar.
Efsanevi Bir Yazardan İçimizden Birilerini Yaşatan Fotoğraf Kareleri Gibi Bir Oyun..
Tarihimize kazınmış bir oyun yazarı, Sadık Şendil...Aynı zamanda şair ve söz yazarı olan geçmişimizi yansıtan 'onlar'diye hatırladığımız bir kaç efsaneden birisi..'Senede Bir Gün'gibi hala dillerden düşmeyen şarkıların söz yazarı..200'e yakın senaryoyla Türk sinemasının unutulmazlarından bir isim. Türk sinemasında hangi taşı kaldırsak onun adı çıkıyor sanki. Annemin babamın gençliğinden kalma her şey gibi tertemiz aşkların yazarı o benim için. Her şeyin, herkesin bozulmaya başladığı, aşkın kelime anlamını yitirmeye başladığı şu zamanlarda her seferinde biraz daha keyifle izlediğimiz o filmlerin altında yatan kahraman.
Kanlı Nigar'ın rejisörlüğünü ekrandan ve sahneden çok yakın çerçevede tanıdığımız Kazım Akşar yapıyor. Sadık Şendil'in yazdığı en önemli oyunlardan birisi olan bu oyun, Dostoyevski eserlerinin en iyi rejisörü Kazım Akşar'ın rejisiyle birleşince ortaya resmen bir görsel şölen çıkıyor. Kadın İsterse adlı dizide Hülya avşar, Cihan Ünal ve Derya Baykal'la başrolü paylaşmış ve bu dizide pervasız çapkın 'Cavitçim' olarak çok büyük bir başarı elde etmiştir. Bir çok insan onun bu diziyle ünlendiğini sansa da gerçek şu ki, Kazım Akşar 30 yıllık tiyatro sanatçısı. Suç ve Ceza, Demir, Tartuffe gibi bir çok oyunun rejisörlüğünü yapmış, TRT radyolarının vazgeçilmezi 'Arkası Yarın' başlıklı radyo programında Orhan Pamuk'un 'Benim Adım Kırmızı'adlı eserinin uyarlandığı radyo tiyatrosunu yönetmiş, ve bunların yanında dialog, diksiyon ve etkili konuşma alanında özel eğitimler düzenlemiştir. Şu anda da Türker İnanoğlunun TİM'de gösterilen hikayesi kendine ait olan büyük projesi 'Romantika'adlı müzikal komedi de oynuyor Kazım Akşar.
Efsanevi Bir Yazardan İçimizden Birilerini Yaşatan Fotoğraf Kareleri Gibi Bir Oyun..
Tarihimize kazınmış bir oyun yazarı, Sadık Şendil...Aynı zamanda şair ve söz yazarı olan geçmişimizi yansıtan 'onlar'diye hatırladığımız bir kaç efsaneden birisi..'Senede Bir Gün'gibi hala dillerden düşmeyen şarkıların söz yazarı..200'e yakın senaryoyla Türk sinemasının unutulmazlarından bir isim. Türk sinemasında hangi taşı kaldırsak onun adı çıkıyor sanki. Annemin babamın gençliğinden kalma her şey gibi tertemiz aşkların yazarı o benim için. Her şeyin, herkesin bozulmaya başladığı, aşkın kelime anlamını yitirmeye başladığı şu zamanlarda her seferinde biraz daha keyifle izlediğimiz o filmlerin altında yatan kahraman.
Ve Cihan Yandı Kanlı Nigar..
Küçücük bir kızken devamlı ezilen, büyüyüp serpilmeye başlayınca da her türlü tacize uğrayan Nigar, erkeklerden intikam alarak hayatını kazanıyor bir bakıma. Oyun Nigar'ın evinin yanması ve kendine yeni bir ev aramasıyla başlıyor.
Kanlı Nigar'ın maceralarının yanında aslında Osmanlı Dönemindeki çarpıklıklar konu alınmış oyunda. Aslında her gün bir çok Kanlı Nigar gün içinde bir çok yerde çıkıyor karşımıza ya da dinliyoruz bir yerlerden nigarların hikayelerini. Fakir bir ailenin kızı olan Nigar, zengin, şımarık bir ailenin yanına hizmetçi olarak verilir. Evin beyinden kedisine kadar herkesin tacizine maruz kalan Nigar neden Kanlı Nigar olmuştur? İşin özü bu aslında. Her ne kadar her şeyi yaşamıssa da bir şekilde buna bir dur demenin yolunu hep arıyor ve sonunda da kendi sistemini yazıyor Nigar. Hayatın her yükünü en ağır şekliyle taşımış bir kadın.Ama sonunda taşıtmayı da öğretmiş hayat ona. Ayakları yere sımsıkı basan, asla kendisini ezdirmeyen, aslında tam bir feminist Nigar.
Cihan yandı Kanlı Nigar rolüyle, Adviye Öztürk...İlk başta dış görünüş olarak Adviye Öztürk'e Nigar karakteri çok yakışmış. Sahne de Nigar'ı yaşadığını gösterdi herkese. Adviye Öztürk, mimiklerini, hareketlerini o kadar iyi kullanıyor ki, bazen kendisinden gözümü alamadığım oldu. Danslar da bile Nigar'ın o ağırlığını vermeyi başardı bize. Sadece bir sorum olacak? çingene karakteri çok abartılı olmamış mı? Daha doğrusu bir çingene ne kadar konuşmasıyla kendini fark ettirse de, o kadarına ben hiç rast gelmedim. Nigar'ın tüm fettanlığının yanında içinde hiç yaşayamadığı çocukluğunu yansıttığı anları o kadar güzel yaşadı ki, gülerken ağlamak denen şey her neyse bu işte. Bizim ülkemizde kadın erkek eşitlğinin taa ne zamandan beri var olmadığını, nasıl ezilmek istendiğini kadınlarımızın, nasıl toplumdan uzaklaştırıldığını hatta alınmadığını, en acı şekliyle hissettirdi bize. Aslında bunun yanında kızını her şeyden korumaya çalışan bir anneyi de gösterdi. Nigar'ın bir zamanlar gerçekten aşık olduğunu ve o aşık olduğu gençten bir kızı olduğunu ama işte yine lanet olası kaderin kavuşmalarına vesile olmadığını, acı dolu bir anneden, hala içinde büyümeye çalışan bir çocuktan dinleme fırsatını yakaladık.
Oyun çoğunlukla Abdi karakteri üzerine kurulu aslında. Abdi rolündeyse yılların oyuncusu Ünsal Coşar çıkıyor karşımıza. Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım adlı oyunda Vicdani karakteriyle beni çok etkilemişti Ünsal Coşar... Abdi rolünde de harika bir performans sergiliyor. Oyunun sonuna kadar bitmek tükenmek bilmeyen temposuyla bütün alkışları da hakediyor. Abdi geleneksel ortaoyunu ve meddah karışımı bir rol. Oyunun genelinde anlatıcılık, şarkıcılık, oyunculuk...Bunların hepsinin altından başarıyla kalkıyor. Seyirciyle etkileşimi de o kadar sağlam ki, seyircinin 2.5 saat oyuna kitlenmesi nasıl başarılıyorsa, bunda en büyük katkı Ünsal Coşar'a ait. Oyunda okuduğu maniler olsun, söylediği şarkılar olsun seyirciyle beraber yapıyor tüm bunları.
Diğer oyuncular Mert Tanık ve Filiz Yiğitbaşı da gayet başarılıydı. Mert Tanık, Narçın rolünde babasının baskısından dolayı bir türlü erkekliğe adım atamamış, babasının sözünden çıkamayan, biraz korkak biraz da saf bir adam. Ama bu adam bile aşkın o her yanı saran ağlarından kurtulamıyor ve gidip Nigar'ın kızına aşık oluyor. Her zaman olduğu gibi yine çok başarılıydı Mert Tanık. Hareketleriyle karaktere kattığı her şey görsel açıdan da göz dolduruyordu. Filiz Yiğitbaşı da Nigar'ın her şeyden uzak tuttuğu öz kızı rolünde Nigar'ın en temiz yanı olarak sahne de güzel duruyordu.
Agah efendi rolündeki Erkan Alpago... Nigar'ın Kanlı Nigar olmasının asıl sebebi olan adam. Fiziksel açıdan çok uymuştu bir kere rolüne. Sesini kullanışına da hayran kaldım ayrıca. Ve Yavuz Köken, Mehmet Ali Toklu, Ali Fuat Davutoğlu, Simgem Baykara, ve Mehtap Baygın da çok başarılıydı. Arap bacı rolündeki Mehtap Baygın'a bayıldım.Özgün dansları özellikle görülmeye değer.Ama oyundaki Yavuz Köken'in kabadayı karakterinde bir şeyi merak ediyorum. Bir kabadayı bile olsa bir insan o kadar bağırmaz bence. O kadar gereksiz yere ve etkisizce bağırıyordu ki o dakikalarda oyundan tamamen koptum diyebilirim.Ayrıca, Ali Fuat Davutoğlu ve Mehmet Ali Toklu'nun doğru şivelerle ve gayet başarılı oynamaları oyuna çok güzel bir renk katıyor.
Küçücük bir kızken devamlı ezilen, büyüyüp serpilmeye başlayınca da her türlü tacize uğrayan Nigar, erkeklerden intikam alarak hayatını kazanıyor bir bakıma. Oyun Nigar'ın evinin yanması ve kendine yeni bir ev aramasıyla başlıyor.
Kanlı Nigar'ın maceralarının yanında aslında Osmanlı Dönemindeki çarpıklıklar konu alınmış oyunda. Aslında her gün bir çok Kanlı Nigar gün içinde bir çok yerde çıkıyor karşımıza ya da dinliyoruz bir yerlerden nigarların hikayelerini. Fakir bir ailenin kızı olan Nigar, zengin, şımarık bir ailenin yanına hizmetçi olarak verilir. Evin beyinden kedisine kadar herkesin tacizine maruz kalan Nigar neden Kanlı Nigar olmuştur? İşin özü bu aslında. Her ne kadar her şeyi yaşamıssa da bir şekilde buna bir dur demenin yolunu hep arıyor ve sonunda da kendi sistemini yazıyor Nigar. Hayatın her yükünü en ağır şekliyle taşımış bir kadın.Ama sonunda taşıtmayı da öğretmiş hayat ona. Ayakları yere sımsıkı basan, asla kendisini ezdirmeyen, aslında tam bir feminist Nigar.
Cihan yandı Kanlı Nigar rolüyle, Adviye Öztürk...İlk başta dış görünüş olarak Adviye Öztürk'e Nigar karakteri çok yakışmış. Sahne de Nigar'ı yaşadığını gösterdi herkese. Adviye Öztürk, mimiklerini, hareketlerini o kadar iyi kullanıyor ki, bazen kendisinden gözümü alamadığım oldu. Danslar da bile Nigar'ın o ağırlığını vermeyi başardı bize. Sadece bir sorum olacak? çingene karakteri çok abartılı olmamış mı? Daha doğrusu bir çingene ne kadar konuşmasıyla kendini fark ettirse de, o kadarına ben hiç rast gelmedim. Nigar'ın tüm fettanlığının yanında içinde hiç yaşayamadığı çocukluğunu yansıttığı anları o kadar güzel yaşadı ki, gülerken ağlamak denen şey her neyse bu işte. Bizim ülkemizde kadın erkek eşitlğinin taa ne zamandan beri var olmadığını, nasıl ezilmek istendiğini kadınlarımızın, nasıl toplumdan uzaklaştırıldığını hatta alınmadığını, en acı şekliyle hissettirdi bize. Aslında bunun yanında kızını her şeyden korumaya çalışan bir anneyi de gösterdi. Nigar'ın bir zamanlar gerçekten aşık olduğunu ve o aşık olduğu gençten bir kızı olduğunu ama işte yine lanet olası kaderin kavuşmalarına vesile olmadığını, acı dolu bir anneden, hala içinde büyümeye çalışan bir çocuktan dinleme fırsatını yakaladık.
Oyun çoğunlukla Abdi karakteri üzerine kurulu aslında. Abdi rolündeyse yılların oyuncusu Ünsal Coşar çıkıyor karşımıza. Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım adlı oyunda Vicdani karakteriyle beni çok etkilemişti Ünsal Coşar... Abdi rolünde de harika bir performans sergiliyor. Oyunun sonuna kadar bitmek tükenmek bilmeyen temposuyla bütün alkışları da hakediyor. Abdi geleneksel ortaoyunu ve meddah karışımı bir rol. Oyunun genelinde anlatıcılık, şarkıcılık, oyunculuk...Bunların hepsinin altından başarıyla kalkıyor. Seyirciyle etkileşimi de o kadar sağlam ki, seyircinin 2.5 saat oyuna kitlenmesi nasıl başarılıyorsa, bunda en büyük katkı Ünsal Coşar'a ait. Oyunda okuduğu maniler olsun, söylediği şarkılar olsun seyirciyle beraber yapıyor tüm bunları.
Diğer oyuncular Mert Tanık ve Filiz Yiğitbaşı da gayet başarılıydı. Mert Tanık, Narçın rolünde babasının baskısından dolayı bir türlü erkekliğe adım atamamış, babasının sözünden çıkamayan, biraz korkak biraz da saf bir adam. Ama bu adam bile aşkın o her yanı saran ağlarından kurtulamıyor ve gidip Nigar'ın kızına aşık oluyor. Her zaman olduğu gibi yine çok başarılıydı Mert Tanık. Hareketleriyle karaktere kattığı her şey görsel açıdan da göz dolduruyordu. Filiz Yiğitbaşı da Nigar'ın her şeyden uzak tuttuğu öz kızı rolünde Nigar'ın en temiz yanı olarak sahne de güzel duruyordu.
Agah efendi rolündeki Erkan Alpago... Nigar'ın Kanlı Nigar olmasının asıl sebebi olan adam. Fiziksel açıdan çok uymuştu bir kere rolüne. Sesini kullanışına da hayran kaldım ayrıca. Ve Yavuz Köken, Mehmet Ali Toklu, Ali Fuat Davutoğlu, Simgem Baykara, ve Mehtap Baygın da çok başarılıydı. Arap bacı rolündeki Mehtap Baygın'a bayıldım.Özgün dansları özellikle görülmeye değer.Ama oyundaki Yavuz Köken'in kabadayı karakterinde bir şeyi merak ediyorum. Bir kabadayı bile olsa bir insan o kadar bağırmaz bence. O kadar gereksiz yere ve etkisizce bağırıyordu ki o dakikalarda oyundan tamamen koptum diyebilirim.Ayrıca, Ali Fuat Davutoğlu ve Mehmet Ali Toklu'nun doğru şivelerle ve gayet başarılı oynamaları oyuna çok güzel bir renk katıyor.
Hicivler ve Dansın Mükemmel Buluşması..
Oyunda öyle hicivler var ki...Bir dönem oyunun da öyle güzel ve özenle yerleştirilmiş ki bu eleştiriler. Kültür Bakanımız Atilla Koç'un 'Devletin operası ve balesi olur ama tiyatrosu olmaz' lafına karşılık olarak kendi alanını, yani sahneyi kullanmış Kazım Akşar. İlk gösterimde birçok protokolun geleceğini bile bile özenle kendisinin yerleştirdiğini de bir ropörtajında dile getirmiş. Adviye Öztürk'ün canlandırdığı Kanlı Nigar'ın kızlarına ağlarına düşüreceği kurban arayışı için verdiği öğütlerden birinde, "Katiplere, zabitlere bir de tiyatroculara yanaşma. Onlar sekiz ayda paralarını alamıyor" şeklinde bir öğütte bulunuyor. Abdi rolünü canlandıran Ünsal Coşar ise, ilk cinsel deneyimini anlatan Mert Tanık'ın canlandırdığı Narçın'a, "Sessiz ol, aramızda tiyatroyu kapatmak isteyenler olabilir. Daha sonra 'sahnemiz kapanmasın' diye bağırıp ağlamak zorunda kalmayalım. Burada anlatma" uyarısını yaptı! Ayrıca oyunda kara çarşaflılara karşı üzerinde durulması gereken eleştiriler var. Kendilerini bu şekilde ifade ederek aslında her dönemde nelere neden olduklarını çok net bir şekilde ortaya koymus Kazım Akşar. Kara çarşaflıllar namus adı altında Nigara karşılar. Ama aslında o çarşafların altında neler döndüğünü hiç bir zaman net görmesek de hep bildik aslında biz. Ve taşlama sahnesinde özellikle danslarla bunu çok hoş bir şekilde olayı trajikleştirmeden yine komedi unsurlarını kullanarak vermiş. Hiç bir zaman bilemedik, tanıyamadık, göremedik o kara çarşafların altında yatan Nigarları...!!!Ayrıca oyunda Papa'nın ziyareti de es geçilmemiş.
Oyunda öyle hicivler var ki...Bir dönem oyunun da öyle güzel ve özenle yerleştirilmiş ki bu eleştiriler. Kültür Bakanımız Atilla Koç'un 'Devletin operası ve balesi olur ama tiyatrosu olmaz' lafına karşılık olarak kendi alanını, yani sahneyi kullanmış Kazım Akşar. İlk gösterimde birçok protokolun geleceğini bile bile özenle kendisinin yerleştirdiğini de bir ropörtajında dile getirmiş. Adviye Öztürk'ün canlandırdığı Kanlı Nigar'ın kızlarına ağlarına düşüreceği kurban arayışı için verdiği öğütlerden birinde, "Katiplere, zabitlere bir de tiyatroculara yanaşma. Onlar sekiz ayda paralarını alamıyor" şeklinde bir öğütte bulunuyor. Abdi rolünü canlandıran Ünsal Coşar ise, ilk cinsel deneyimini anlatan Mert Tanık'ın canlandırdığı Narçın'a, "Sessiz ol, aramızda tiyatroyu kapatmak isteyenler olabilir. Daha sonra 'sahnemiz kapanmasın' diye bağırıp ağlamak zorunda kalmayalım. Burada anlatma" uyarısını yaptı! Ayrıca oyunda kara çarşaflılara karşı üzerinde durulması gereken eleştiriler var. Kendilerini bu şekilde ifade ederek aslında her dönemde nelere neden olduklarını çok net bir şekilde ortaya koymus Kazım Akşar. Kara çarşaflıllar namus adı altında Nigara karşılar. Ama aslında o çarşafların altında neler döndüğünü hiç bir zaman net görmesek de hep bildik aslında biz. Ve taşlama sahnesinde özellikle danslarla bunu çok hoş bir şekilde olayı trajikleştirmeden yine komedi unsurlarını kullanarak vermiş. Hiç bir zaman bilemedik, tanıyamadık, göremedik o kara çarşafların altında yatan Nigarları...!!!Ayrıca oyunda Papa'nın ziyareti de es geçilmemiş.
Oyundaki işlevsellikler ve yetersizlikler..
Oyunun dekor tasarımını Sertel Çetiner yapmış. Hareket eden dekor kullanılması oyuncuların işini bayağı kolaylaştırıyor. Bunun yanında her ne kadar kullanımı kolay olsa da dekor tasarımını çok beğenmedim.Beni bir türlü atmosfere sokamadı. Oyunda gördüğüm en büyük eksiklik de buydu. Bazı sahnelerde gölge oyununun kullanılması için düşünülmüş olsa da Kanlı Nigar'ın evinde olanlar, o kargaşa gibi bir çok önemli noktada oyunculuklar sağlam olmasaydı bu kadar da giremezdik sanırım oyunun içine. Abdi'nin önünde bulunan bakırdan bardaklar ve sürahi de Abdi'nin bitmek tükenmek bilmeyen temposunu engelleyebilecek tek engel olan susama ihtiyacını gidermesi açısından çok kullanışlı olmuş.
Oyunun kostüm tasarımı ise Sevgi Türkay'a ait. Kıyafetler, özellikle çarşafların kullanımı çok iyi tasarlanmış. Biraz renkler daha canlı olabilirdi sanki kızların kıyafetlerinde, bir de dansa daha yatkın kıyafetler olabilirdi. Kızlar o kadar çekingen dans ediyorlardı ki, ancak kıyafetlerle çözülebilir bir eksik sanırım bu.
Oyunda ışık tasarımını yapan Mehmer Yaşayan çok iyi bir iş çıkarmış. Ancak daha önce de söylediğim gibi gölge oyunu için özellikle çalışılmış ve özen gösterilmiş sanırım ama sahnenin yapısı göz önüne alınmamış. Işık bazı bölgelerde dağıldığı için hiç de hoş olmayan görüntüler çıkıyor ortaya.
Orkestra grubu çok kalabalıktı. Orkestra kendi başına çok başarılıydı ama o kadar çok ses vardı ki zaman zaman oyuncuların sesini bastırdığı bile oldu.
Her şey bir kenara Ankara Devlet Tiyatrosu'na bir teşekkür etmemiz lazım. Usta Sadık Şendil'in bu güzel oyununu yıllar sonra bu güzel yorumla bize sunduğu için. Eğer tarihimize biraz da olsa yaklaşmak istiyorsanız ve temposu her daim aynı giden bu tiyatro tarihimizin en önemli eserlerinden birini izlemelisiniz.Tabii yer bulabilirseniz!!
Oyunun dekor tasarımını Sertel Çetiner yapmış. Hareket eden dekor kullanılması oyuncuların işini bayağı kolaylaştırıyor. Bunun yanında her ne kadar kullanımı kolay olsa da dekor tasarımını çok beğenmedim.Beni bir türlü atmosfere sokamadı. Oyunda gördüğüm en büyük eksiklik de buydu. Bazı sahnelerde gölge oyununun kullanılması için düşünülmüş olsa da Kanlı Nigar'ın evinde olanlar, o kargaşa gibi bir çok önemli noktada oyunculuklar sağlam olmasaydı bu kadar da giremezdik sanırım oyunun içine. Abdi'nin önünde bulunan bakırdan bardaklar ve sürahi de Abdi'nin bitmek tükenmek bilmeyen temposunu engelleyebilecek tek engel olan susama ihtiyacını gidermesi açısından çok kullanışlı olmuş.
Oyunun kostüm tasarımı ise Sevgi Türkay'a ait. Kıyafetler, özellikle çarşafların kullanımı çok iyi tasarlanmış. Biraz renkler daha canlı olabilirdi sanki kızların kıyafetlerinde, bir de dansa daha yatkın kıyafetler olabilirdi. Kızlar o kadar çekingen dans ediyorlardı ki, ancak kıyafetlerle çözülebilir bir eksik sanırım bu.
Oyunda ışık tasarımını yapan Mehmer Yaşayan çok iyi bir iş çıkarmış. Ancak daha önce de söylediğim gibi gölge oyunu için özellikle çalışılmış ve özen gösterilmiş sanırım ama sahnenin yapısı göz önüne alınmamış. Işık bazı bölgelerde dağıldığı için hiç de hoş olmayan görüntüler çıkıyor ortaya.
Orkestra grubu çok kalabalıktı. Orkestra kendi başına çok başarılıydı ama o kadar çok ses vardı ki zaman zaman oyuncuların sesini bastırdığı bile oldu.
Her şey bir kenara Ankara Devlet Tiyatrosu'na bir teşekkür etmemiz lazım. Usta Sadık Şendil'in bu güzel oyununu yıllar sonra bu güzel yorumla bize sunduğu için. Eğer tarihimize biraz da olsa yaklaşmak istiyorsanız ve temposu her daim aynı giden bu tiyatro tarihimizin en önemli eserlerinden birini izlemelisiniz.Tabii yer bulabilirseniz!!