Şeytanın çığlığı ve iki tilkinin kirlettiği putlar
Rivâyete göre şeytan, üç kere çığlık koparmıştır. Bunlardan;
Birincisi, Allah tarafından lânetlenip sûreti, melek sûretinden şeytan sûretine çevrildiği zaman...
İkincisi, Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz’i Mekke’de namaz kılarken gördüğü zaman...
Üçüncüsü, Fahr-i âlem Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in Mekke’yi fethettiği zaman...
Bu üç zaman içinde şeytan, büyük çığlık atmıştır.
Mekke-i Mükerreme fethedilince, şeytanın avaneleri başına toplandı. Şeytan onlara, “Bundan sonra, Muhammed ümmetinin müşrikliğe dönmelerinden temelli olarak ümidinizi kesiniz! Fakat onların aralarında, ölülerine, yırtına-yırtına ağlamayı ve şiirler söylemeyi, ağıtlar yakmayı yaymaya çalışınız!” dedi. (1)
Bunun içindir ki; Kur’ân-ı Kerim’de, Mümtehine sûresinin 12’nci âyetine göre, kadınlardan bîat alınırken, üst baş yırtmamaları, bağırıp çağırmamaları ve şiir okumamaları da istenilmiştir. (2)
***
Râşid bin Abdi Rabbih, Benî Süleymler’in putlarının bakıcısı idi. Bir gün, iki tilkinin gelip putun üzerine işediğini gördü. “Üzerine tilkilerin işeyerek horlayıp küçük düşürdüğü bir şey, nasıl ilah olabilir!” dedi ve onu kırıp attıktan sonra, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in yanına geldi.
Peygamberimiz (s.a.v.) ona:
— İsmin nedir? diye sordu.
— Gavs bin Abdüluzzâ! dedi.
Resûlüllah Efendimiz:
— Senin ismin, ‘Râşid bin Abdi Rabbih’dir!” buyurdu.
Râşid, Müslüman oldu(radıyallâhüanh). Müslümanlığını, İslâmiyet’in güzel amelleriyle süsledi. Mekke’nin fethinde Peygamberimiz (s.a.v.)’in yanında bulundu. Sevgili Peygamberimiz onun hakkında, “Benî Süleymler’in en hayırlısı, Râşid’dir” buyurdu ve onu, o kabîlenin bayraktârı yaptı. (3)
Rivâyete göre şeytan, üç kere çığlık koparmıştır. Bunlardan;
Birincisi, Allah tarafından lânetlenip sûreti, melek sûretinden şeytan sûretine çevrildiği zaman...
İkincisi, Peygamberimiz (s.a.v.) Efendimiz’i Mekke’de namaz kılarken gördüğü zaman...
Üçüncüsü, Fahr-i âlem Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in Mekke’yi fethettiği zaman...
Bu üç zaman içinde şeytan, büyük çığlık atmıştır.
Mekke-i Mükerreme fethedilince, şeytanın avaneleri başına toplandı. Şeytan onlara, “Bundan sonra, Muhammed ümmetinin müşrikliğe dönmelerinden temelli olarak ümidinizi kesiniz! Fakat onların aralarında, ölülerine, yırtına-yırtına ağlamayı ve şiirler söylemeyi, ağıtlar yakmayı yaymaya çalışınız!” dedi. (1)
Bunun içindir ki; Kur’ân-ı Kerim’de, Mümtehine sûresinin 12’nci âyetine göre, kadınlardan bîat alınırken, üst baş yırtmamaları, bağırıp çağırmamaları ve şiir okumamaları da istenilmiştir. (2)
***
Râşid bin Abdi Rabbih, Benî Süleymler’in putlarının bakıcısı idi. Bir gün, iki tilkinin gelip putun üzerine işediğini gördü. “Üzerine tilkilerin işeyerek horlayıp küçük düşürdüğü bir şey, nasıl ilah olabilir!” dedi ve onu kırıp attıktan sonra, Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz’in yanına geldi.
Peygamberimiz (s.a.v.) ona:
— İsmin nedir? diye sordu.
— Gavs bin Abdüluzzâ! dedi.
Resûlüllah Efendimiz:
— Senin ismin, ‘Râşid bin Abdi Rabbih’dir!” buyurdu.
Râşid, Müslüman oldu(radıyallâhüanh). Müslümanlığını, İslâmiyet’in güzel amelleriyle süsledi. Mekke’nin fethinde Peygamberimiz (s.a.v.)’in yanında bulundu. Sevgili Peygamberimiz onun hakkında, “Benî Süleymler’in en hayırlısı, Râşid’dir” buyurdu ve onu, o kabîlenin bayraktârı yaptı. (3)