Duanın böyle hâlis bir ubudiyet olması keyfiyetinden ötürü insanlar, hiçbir zaman duadan dûr olmamalıdırlar. Allah mutlaka insanların sesini duyar; ama onlar, bazen yanlış şeyler isterler, Allah da o istedikleri şeyi vermeyip haklarında daha hayırlı olanı lütfeder.
Bediüzzaman'ın ifadesiyle kul, bir erkek evladı ister, Allah ona Hazreti Meryem gibi onun için daha hayırlı olacak bir kız evladı verir. Evet, İmran ve hanımı Allah'tan bir erkek evladı istemişlerdi. Allah, onlara Hazreti Meryem'i vermişti. Hazreti Meryem, beş-altı asır insanlığın yarısına yakınını tenvir edebilecek büyük bir hakikati içinde mayalamış ve Hazreti Mesih'i dünyaya getirmişti. Hazreti Mesih, aynı zamanda Efendimiz'e giden yolları açmış ve Allah Resûlü'nün imamlık yaptığı Peygamberlik cemaati içinde, o cemaatin müezzinlik vazifesini üstlenmişti. Aynı zamanda Hazreti Mesih, ahir zamanda da ruh, mana ve hakikat olarak ahlaken Muhammedîlik ile omuz omuza verecek ve din-i mübin-i İslam'ın şehbal açmasında yardımcı olacaktır. İşte Hazreti Meryem böyle bir insana annelik yapmıştır. Binaenaleyh biz de bazen dua ederiz; ama Cenab-ı Hak istediğimizi vermez, hakkımızda hayırlı olanı verir. Evet, Mevlânâ'nın ifadesiyle aklı, O'na ve O'nun emirlerine ve icraatına kurban etmek lazımdır. Nitekim akıl, O'nu anladığı nisbette kıymetlidir. O'nu anlamayan akılda hayır yoktur. Rabb'im, kendisini idrak aklıyla bizleri şereflendirsin.
Bir de bazı insanlar tarafından "Dua ettikten sonra insanda bir ürperti ve hapşırma gibi şeyler duanın kabulüne vesile midir?" gibi sualler ortaya atılıyor. Ben, Kitap ve Sünnet'te böyle bir şey görmedim. Hatta Sünnet'ten sonra sözleri hüccetimiz olan imamlarımızın sözlerinde de böyle bir şey görmedim. Vâkıa hapşırma, insana "Elhamdülillah" dedirten mübarek bir reflekstir. Ancak mutlaka bundan böyle bir hayır çıkarma diye bir esas yoktur. Bununla beraber madem neticesinde "Elhamdülillah" diyoruz, "böyle güzel yerlerde insanın hapşırması, iyi şeylere bir vesile ve mukaddimedir" demede de -inşaallah- bir beis yoktur. Fakat şunu da ifade etmek gerekir ki böyle şeylere bel bağlama, onlarla kabul oldu deme doğru değildir. Hafizanallah şeytan, insanı yanıltabilir. Bu sebeple bu türlü şeylere bel bağlama, dinimizin bize öğrettiği hakikatlere muhaliftir ve objektif değildir.
Bediüzzaman'ın ifadesiyle kul, bir erkek evladı ister, Allah ona Hazreti Meryem gibi onun için daha hayırlı olacak bir kız evladı verir. Evet, İmran ve hanımı Allah'tan bir erkek evladı istemişlerdi. Allah, onlara Hazreti Meryem'i vermişti. Hazreti Meryem, beş-altı asır insanlığın yarısına yakınını tenvir edebilecek büyük bir hakikati içinde mayalamış ve Hazreti Mesih'i dünyaya getirmişti. Hazreti Mesih, aynı zamanda Efendimiz'e giden yolları açmış ve Allah Resûlü'nün imamlık yaptığı Peygamberlik cemaati içinde, o cemaatin müezzinlik vazifesini üstlenmişti. Aynı zamanda Hazreti Mesih, ahir zamanda da ruh, mana ve hakikat olarak ahlaken Muhammedîlik ile omuz omuza verecek ve din-i mübin-i İslam'ın şehbal açmasında yardımcı olacaktır. İşte Hazreti Meryem böyle bir insana annelik yapmıştır. Binaenaleyh biz de bazen dua ederiz; ama Cenab-ı Hak istediğimizi vermez, hakkımızda hayırlı olanı verir. Evet, Mevlânâ'nın ifadesiyle aklı, O'na ve O'nun emirlerine ve icraatına kurban etmek lazımdır. Nitekim akıl, O'nu anladığı nisbette kıymetlidir. O'nu anlamayan akılda hayır yoktur. Rabb'im, kendisini idrak aklıyla bizleri şereflendirsin.
Bir de bazı insanlar tarafından "Dua ettikten sonra insanda bir ürperti ve hapşırma gibi şeyler duanın kabulüne vesile midir?" gibi sualler ortaya atılıyor. Ben, Kitap ve Sünnet'te böyle bir şey görmedim. Hatta Sünnet'ten sonra sözleri hüccetimiz olan imamlarımızın sözlerinde de böyle bir şey görmedim. Vâkıa hapşırma, insana "Elhamdülillah" dedirten mübarek bir reflekstir. Ancak mutlaka bundan böyle bir hayır çıkarma diye bir esas yoktur. Bununla beraber madem neticesinde "Elhamdülillah" diyoruz, "böyle güzel yerlerde insanın hapşırması, iyi şeylere bir vesile ve mukaddimedir" demede de -inşaallah- bir beis yoktur. Fakat şunu da ifade etmek gerekir ki böyle şeylere bel bağlama, onlarla kabul oldu deme doğru değildir. Hafizanallah şeytan, insanı yanıltabilir. Bu sebeple bu türlü şeylere bel bağlama, dinimizin bize öğrettiği hakikatlere muhaliftir ve objektif değildir.