Felah Kelimesini Neden Türkçeye Çeviremediler?? Kayyto10


Join the forum, it's quick and easy

Felah Kelimesini Neden Türkçeye Çeviremediler?? Kayyto10
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
İsmail YK'nın 2015 Albümü Çıkmıştır!

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Felah Kelimesini Neden Türkçeye Çeviremediler??

2 posters

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Yaz Yağmuru

Yaz Yağmuru
Ölümüne YK'Cı
Ölümüne YK'Cı

18 YIL BOYUNCA(1932-1950)
TÜRKÇE OKUNAN EZANLARDA
'FELAH' KELİMESİNİ NİYE TÜRKÇEYE ÇEVİRMEDİLER



Türkçe ezanda çevrilmeyen tek kelime



Biliyor muydunuz, Türkçe ezanda Allah kelimesi dâhil her kelimeyi
değiştirmişler, sadece bir kelimeye dokunmadan olduğu gibi
bırakmışlardı.
Hangi kelime olduğunu izah edeceğim. Ama önce gelin, Diyanet İşleri
Başkanlığı'nın, 18 Temmuz 1932 tarih ve 636 sayılı genelgesiyle ezan
ve kametin Türkçe okunacağını bildiren kararının ardından, tam 18
yıl boyunca Türkçe okunan ezanın ilk defa Arapça okunduğu gün
Edirne'den Artvin'e, Sinop'tan İskenderun'a kadar tüm Türkiye'yi
gözyaşlarına boğan günün hikâyesine bir göz atalım.

Tarih 16 Haziran 1950.

Yani tam 57 yıl öncesi.

Yer Sultanahmet Meydanı.

Bir dönem Diyanet İşleri Başkan Vekilliği de yapan, 2006 yılı mayıs
ayında kaybettiğimiz Yaşar Tunagür Hoca verdiği bir röportajda o
günü şöyle anlatıyor: 'Ezanın Türkçe okunduğu günlerdi. Cuma
namazlarını Sultanahmet Camisinde kılmayı kendime adet edinmiştim.
Cuma namazlarını meşhur Hafız Saadettin Kaynak kıldırırdı. Yani ilk
defa Türkçe ezanı okumuş olan Hafız…

Yine böyle bir Cuma günüydü ve Sultanahmet camisine namaz kılmaya
gidiyordum. Fakat her zamankinden farklı olarak caminin avlusunda
büyük bir kalabalık ve telaş vardı. Ben ve yanımdaki arkadaşım,
merakla cami avlusuna doğru ilerledik. Baktık ki caminin içinden
çok, avluda insan var. Onlar bir şeyler duymuşlar ama biz henüz
bilmiyoruz. Girdik içeri. Avluda baktık ki herkes yukarı bakıyor.
Camiye giren falan yok. Herkes yukarı bakıyor. Birden cami
minarelerinin bütün şerefelerinden, 'Allahu Ekber! Allahu Ekber! '
diye Arapça Ezan okunmaya başladı. Meğer caminin imamı olan
Saadettin Kaynak, her bir şerefeye bir müezzin yerleştirmiş, birbiri
ardına nasıl ezan okuyacaklarını da onlara güzelce tembihlemişti.
Durumdan haberi olmayan caminin içindeki cemaat da Arapça Ezanı
duyar duymaz kendilerini dışarı attı.

Avlu hıncahınç doluydu. Herkes İstanbul semalarını inleten Arapça
Ezanı dinliyordu. 14 müezzin 6 minarenin 14 şerefesinden biri
başlıyor, öbürü bitiriyor, yarım saate yakın sürdü ezan. Bunu,
İstanbul'un diğer camileri takip etti… İstanbul'un bütün
minarelerinden, yıllardır özlemini çektiğimiz ezan sedaları
yükseliyordu göklere… Bir an için rüyada olduğumu sandım. Fakat bu
bir rüya değil, gerçekti. Minarelerden Arapça Ezan okunuyordu.
(Duygulandı ve gözlerinden akan yaşları sildikten sonra devam etti) :
Arapça Ezan sesini duyan herkes olduğu yerde durmuştu. Sanki yere
çivilenmiştik; ben ve Sultanahmet Meydanı'nı dolduran bütün
insanlar… Sokakta oynayan çocuklar bile oyunlarına ara verip, Allahu
Ekber, Allahu Ekber'leri dinler oldular… O an anlatılmaz, yaşanır
ancak… Büyük bir daüssıladan sonra, öz vatanımıza kavuşmuş gibiydik…
Allah bir daha göstermesin o günleri…'

Türkiye ayakta…

O gün ülkenin dört bir yanında benzer manzaralar yaşandı.
Ezanın Arapça okunmasına imkân kılan Meclis kararı o gün radyolardan
ilan edilince, Türkiye'nin dört bir yanında halk sevinçten sokaklara
döküldü. Tüm gözler minarelere çevrildi ve ilk ezan sesi beklenmeye
başlandı. Halk sevinçten çılgına döndü. Gözyaşları tüm Türkiye'de
sel olup aktı. Yasanın 17 Haziran 1950 tarihli resmi gazetede
yayınlandığı gün, aynı zamanda Ramazan ayının da ilk günüydü. Bu
durum halktaki duygu yoğunluğunu daha da artırdı.

Gelelim yazıya başlık olan ayrıntıya.

Aralarında Hafız Burhan, Sadettin Kaynak, Hafız Nuri gibi isimlerin
bulunduğu komisyonun çevirisini yaptığı 'Türkçe ezan' metni
şöyleydi:

''Tanrı uludur, Tanrı uludur
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı'dan başka yoktur tapacak.
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı'nın elçisidir Muhammed.
Haydin namaza, haydin namaza
Haydin felâha, haydin felâha
Tanrı uludur, Tanrı uludur
Tanrı'dan başka yoktur tapacak.''

İşte o kelime…

Ezanın Türkçeye çevrilmeyen tek kelimesi `felâh' oldu.
Sebebi, halkın felah kelimesinin `kurtuluş' anlamına geldiğini
bilmemesini sağlamak ve ezan okunurken, 'haydin kurtuluşa' manasına
gelecek bir çağrıda bulunmamaktı.

Allah'a ulaşmak özgürlüklerin en güzelidir. O an tüm dünyevi ayak
bağlarından sıyrılır ve başka bir boyuta geçer insan. Namaz bu
duygunun en yoğunluklu yaşandığı andır. O an kendine gelir ve her
şeyiyle Rabbine döner insan. Kula kul olmaktan kurtulur. Hani Milli
Şairimiz Mehmet Akif, 'O rükû olmasa dünyada eğilmez başlar…' der
ya… İşte namaz insana, Allah'tan başka kimseye boyun eğmemeyi talim
ettirir.
İşte ezanı Türkçeye çevirenler, `felah' kelimesini de Türkçeye
çevirip 'haydi kurtuluşa' anlamına gelen bir çağrıya zemin
hazırlamamakla, namazın temel fonksiyonunu acaba nasıl
etkisizleştirebiliriz düşüncesinde olmuşlardır. Şimdilerde ara ara
aynı düşünceyi seslendirip 'millet anlamıyor, Türkçe okunsun'
diyenlerin amacı milletin anlaması değil, değerlerinden kopmasının
kapısını aralamaktır.

Milletin değerleriyle cebelleşmeyi kendine vazife edinen dünyanın
başka neresinde bu tür insanlar vardır acaba? Çok yazık. Çok şükür o
günler geride kaldı. Geri getirme heveslilerinin çabaları da
kursaklarında kalmaya mahkûmdur.

Allah bugünlerimizi aratmasın.

Mavi_Kiyamet

Mavi_Kiyamet
BanLı Üye
BanLı Üye

cok Sagol

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz