Rabbimiz, Kuran'da İslam ahlakına göre "gerçek iyiliğin" ne olduğunu da bildirerek tüm müminlere sahip olmaları gereken üstün ahlakı haber vermiştir. Bu, çok büyük bir rahmettir. Çünkü gerçek iyilik, toplumda bazı insanlar tarafından algılanan şeklinden tamamen farklıdır.
Kuran ahlakını yaşamayan kimseler iyiliği, insanın istediği zaman, karşı tarafa bir lütuf olarak bir yardımda bulunması olarak algılarlar. Öncelikle bu, kişinin sürekli olarak yaptığı bir davranış değil ancak zaman zaman uyguladığı bir tavırdır. Genellikle bu iyilikler yolda görülen bir dilenciye para vermek ya da yolculukta yaşlılara yer vermek gibi örneklerle sınırlıdır. Kuşkusuz bunlar da güzel davranışlardır. Ancak bunlar çoğu zaman kişinin menfaatlerini fazla zedelememesi şartıyla kabul edilir. Oysa Kuran'da iyiliğin gerçekte ne olduğu şöyle haber verilmiştir:
"Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve mücadelenin kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır." (Bakara Suresi, 177)
Kuran'da bildirilen iyilik, müminin tüm hayatını kapsayan bir ahlaktır ve sadece kişi istediğinde veya aklına geldiğinde değil, tüm yaşamı boyunca uyguladığı bir ibadettir. Ayrıca hiçbir şarta bağlı değildir. Mümin gerektiğinde iyilik yapabilmek ve başkalarını iyiliğe teşvik edebilmek için her türlü fedakarlığı şevkle göze alabilir.
Kötülüğe İyilikle Karşılık Vermek
Kibirlenen birine tevazu göstermek, onu içinde bulunduğu olumsuz durumdan, ona fark ettirmeden çıkarmak, haksızca öfkelenen birini sakinleştirmek ve alttan almak, tartışmak isteyen birine güzel söz söylemek...
Kuran ahlakı, bu ahlakı yaşamayan toplumların kavramakta zorlanacağı bunlar gibi pek çok yüksek ahlaki değere sahiptir. Kötülüğe iyilikle karşılık vermek olarak genelleyebileceğimiz bu güzel üslup, iman etmeyen insanların anlayışına son derece aykırıdır. Oysa Yüce Allah, kötülüğe iyilikle karşılık vermeyi, güzelliğe ise daha güzeliyle karşılık vermeyi güzel ahlak özelliği olarak bildirmiştir:
"İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir." (Fussilet Suresi, 34)
Ayette bildirildiği gibi Allah müminlere, kötülüğe karşı en güzel tavırla karşılık verdikleri takdirde hayırlı bir sonuç elde edeceklerini vaat etmiştir. Hatta karşılarındaki kişiyle aralarında düşmanlık gibi bir durum söz konusu olsa dahi sıcak bir dostluk oluşabileceğini haber vermiştir.
Bu konuda Peygamber Efendimiz (sav) de şöyle buyurmuştur:
Resulullah (sa) buyurdular ki: "Sakın sizden kimse kararsız olup da: "Ben insanlarla beraberim, eğer insanlar iyilik yaparsa ben de iyilik yaparı m, kötülük yaparsa ben de kötülük yaparı m" demesin. Aksine, nefsinizi sabit tutun, halk iyilik yaptı mı siz de iyilik yapı n, kötülük yaparsa zulme yer vermeyin." (Kütüb-ü Sitte, Hadis No: 5863)
Dolayısıyla müminler;
* Karşı tarafın, Allah'ın beğenmeyeceği kötü bir tavır içerisinde olduğunu gördükleri zaman, herşeyden önce bunun o kişinin ahireti açısından riskli bir durum olduğunu düşünerek, hoşgörülü ve tevazulu bir biçimde yaklaşırlar; alttan alan bir üslup kullanırlar.
* Kuran ahlakını yaşamayan insanlarda olduğu gibi "hatalı olan o, kötülüğü yapan o, önce o alttan alsın" ya da "neden alttan alayım" gibi yanlış bir mantıkla hareket etmezler.
* Güzel tavrı kim gösterirse Allah'ın o kişinin tavrından hoşnut olacağını ve kötülüğe maruz kalındığı halde güzellikle davranmanın Kuran ahlakına en uygun olan tavır olduğunu bilirler. Bu nedenle de alttan almanın bir kayıp olmadığını aksine büyük bir erdem ve ahiret için büyük bir kazanç olduğunu düşünerek hareket ederler.
Müminler Hiçbir Koşulda İyilikten Taviz Vermezler
* İman edenler hayatları boyunca çeşitli insanlarla karşılaşabilirler. Ama karşılarındaki insanların tavırlarına göre, onlar da ahlak anlayışlarını değiştirmezler. Örneğin;
* Karşı taraf alaycı konuşabilir, çirkin sözler sarf edebilir, öfkelenebilir, kötülükte bulunabilir ya da düşmanca tavırlar sergileyebilir. Ancak müminin olgunluğu, tevazusu, merhametli ve akılcı tavrı hiçbir zaman değişmez.
* Kendisine söylenen kötü bir söze kötü sözle karşılık vermez. Alay edene alayla, öfkeye öfkeyle cevap vermez. Öfkelenen bir insana karşı sakin ve itidalli olur. Kırıcı bir tavra karşılık, onu yaptığından utandıracak, güzel ahlaka özendirecek bir hoşgörü ve merhamet anlayışıyla hareket eder.
* Ayrıca şunu da hiç unutmamak gerekir: Karşı tarafın kötü bir ahlak göstermesi kişinin kendisinin de kötü ahlak göstermesine bir gerekçe değildir. Her insan Allah'a karşı yaptıklarından tek başına sorumludur. Dahası kötü bir tavra karşı şefkat, merhamet ve güzel ahlak gösterebilmek, Kuran ahlakına göre üstün bir kişiliğin göstergesidir. Çünkü müminin bu güzel tutumu, onun Allah'a olan bağlılığının gücünü gösterir. Söz konusu kişi bu ahlakı sadece Allah'ın razı olması için sabırla uygulamaktadır.
Kuran ahlakını yaşama konusunda gösterdikleri bu üstün sabrın karşılığında da Allah, bu kişilerin ecirlerini iki kez vereceğini şöyle müjdelemektedir:
"İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler." (Kasas Suresi, 54)
Allah İyilik Yapanları Sever
Yüce Rabbimiz kullarından razı olduğu davranışları Kuran'da bildirmiştir. Bunlardan biri de iyilik yapanların gösterdikleri ahlak, tavır ve davranışlardır. Allah, imanlarından, Allah korkularından ve Kendisine duydukları sevgiden dolayı sürekli iyilik işleyenleri seveceğini ve onlara iyilikle karşılık vereceğini bir ayette şöyle bildirmektedir:
"... Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir." (Nahl Suresi, 30)
Kuran ahlakını yaşamayan kimseler iyiliği, insanın istediği zaman, karşı tarafa bir lütuf olarak bir yardımda bulunması olarak algılarlar. Öncelikle bu, kişinin sürekli olarak yaptığı bir davranış değil ancak zaman zaman uyguladığı bir tavırdır. Genellikle bu iyilikler yolda görülen bir dilenciye para vermek ya da yolculukta yaşlılara yer vermek gibi örneklerle sınırlıdır. Kuşkusuz bunlar da güzel davranışlardır. Ancak bunlar çoğu zaman kişinin menfaatlerini fazla zedelememesi şartıyla kabul edilir. Oysa Kuran'da iyiliğin gerçekte ne olduğu şöyle haber verilmiştir:
"Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve mücadelenin kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve muttaki olanlar da bunlardır." (Bakara Suresi, 177)
Kuran'da bildirilen iyilik, müminin tüm hayatını kapsayan bir ahlaktır ve sadece kişi istediğinde veya aklına geldiğinde değil, tüm yaşamı boyunca uyguladığı bir ibadettir. Ayrıca hiçbir şarta bağlı değildir. Mümin gerektiğinde iyilik yapabilmek ve başkalarını iyiliğe teşvik edebilmek için her türlü fedakarlığı şevkle göze alabilir.
Kötülüğe İyilikle Karşılık Vermek
Kibirlenen birine tevazu göstermek, onu içinde bulunduğu olumsuz durumdan, ona fark ettirmeden çıkarmak, haksızca öfkelenen birini sakinleştirmek ve alttan almak, tartışmak isteyen birine güzel söz söylemek...
Kuran ahlakı, bu ahlakı yaşamayan toplumların kavramakta zorlanacağı bunlar gibi pek çok yüksek ahlaki değere sahiptir. Kötülüğe iyilikle karşılık vermek olarak genelleyebileceğimiz bu güzel üslup, iman etmeyen insanların anlayışına son derece aykırıdır. Oysa Yüce Allah, kötülüğe iyilikle karşılık vermeyi, güzelliğe ise daha güzeliyle karşılık vermeyi güzel ahlak özelliği olarak bildirmiştir:
"İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir." (Fussilet Suresi, 34)
Ayette bildirildiği gibi Allah müminlere, kötülüğe karşı en güzel tavırla karşılık verdikleri takdirde hayırlı bir sonuç elde edeceklerini vaat etmiştir. Hatta karşılarındaki kişiyle aralarında düşmanlık gibi bir durum söz konusu olsa dahi sıcak bir dostluk oluşabileceğini haber vermiştir.
Bu konuda Peygamber Efendimiz (sav) de şöyle buyurmuştur:
Resulullah (sa) buyurdular ki: "Sakın sizden kimse kararsız olup da: "Ben insanlarla beraberim, eğer insanlar iyilik yaparsa ben de iyilik yaparı m, kötülük yaparsa ben de kötülük yaparı m" demesin. Aksine, nefsinizi sabit tutun, halk iyilik yaptı mı siz de iyilik yapı n, kötülük yaparsa zulme yer vermeyin." (Kütüb-ü Sitte, Hadis No: 5863)
Dolayısıyla müminler;
* Karşı tarafın, Allah'ın beğenmeyeceği kötü bir tavır içerisinde olduğunu gördükleri zaman, herşeyden önce bunun o kişinin ahireti açısından riskli bir durum olduğunu düşünerek, hoşgörülü ve tevazulu bir biçimde yaklaşırlar; alttan alan bir üslup kullanırlar.
* Kuran ahlakını yaşamayan insanlarda olduğu gibi "hatalı olan o, kötülüğü yapan o, önce o alttan alsın" ya da "neden alttan alayım" gibi yanlış bir mantıkla hareket etmezler.
* Güzel tavrı kim gösterirse Allah'ın o kişinin tavrından hoşnut olacağını ve kötülüğe maruz kalındığı halde güzellikle davranmanın Kuran ahlakına en uygun olan tavır olduğunu bilirler. Bu nedenle de alttan almanın bir kayıp olmadığını aksine büyük bir erdem ve ahiret için büyük bir kazanç olduğunu düşünerek hareket ederler.
Müminler Hiçbir Koşulda İyilikten Taviz Vermezler
* İman edenler hayatları boyunca çeşitli insanlarla karşılaşabilirler. Ama karşılarındaki insanların tavırlarına göre, onlar da ahlak anlayışlarını değiştirmezler. Örneğin;
* Karşı taraf alaycı konuşabilir, çirkin sözler sarf edebilir, öfkelenebilir, kötülükte bulunabilir ya da düşmanca tavırlar sergileyebilir. Ancak müminin olgunluğu, tevazusu, merhametli ve akılcı tavrı hiçbir zaman değişmez.
* Kendisine söylenen kötü bir söze kötü sözle karşılık vermez. Alay edene alayla, öfkeye öfkeyle cevap vermez. Öfkelenen bir insana karşı sakin ve itidalli olur. Kırıcı bir tavra karşılık, onu yaptığından utandıracak, güzel ahlaka özendirecek bir hoşgörü ve merhamet anlayışıyla hareket eder.
* Ayrıca şunu da hiç unutmamak gerekir: Karşı tarafın kötü bir ahlak göstermesi kişinin kendisinin de kötü ahlak göstermesine bir gerekçe değildir. Her insan Allah'a karşı yaptıklarından tek başına sorumludur. Dahası kötü bir tavra karşı şefkat, merhamet ve güzel ahlak gösterebilmek, Kuran ahlakına göre üstün bir kişiliğin göstergesidir. Çünkü müminin bu güzel tutumu, onun Allah'a olan bağlılığının gücünü gösterir. Söz konusu kişi bu ahlakı sadece Allah'ın razı olması için sabırla uygulamaktadır.
Kuran ahlakını yaşama konusunda gösterdikleri bu üstün sabrın karşılığında da Allah, bu kişilerin ecirlerini iki kez vereceğini şöyle müjdelemektedir:
"İşte onlar; sabretmeleri dolayısıyla ecirleri iki defa verilir ve onlar kötülüğü iyilikle uzaklaştırıp kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler." (Kasas Suresi, 54)
Allah İyilik Yapanları Sever
Yüce Rabbimiz kullarından razı olduğu davranışları Kuran'da bildirmiştir. Bunlardan biri de iyilik yapanların gösterdikleri ahlak, tavır ve davranışlardır. Allah, imanlarından, Allah korkularından ve Kendisine duydukları sevgiden dolayı sürekli iyilik işleyenleri seveceğini ve onlara iyilikle karşılık vereceğini bir ayette şöyle bildirmektedir:
"... Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir." (Nahl Suresi, 30)