Bulunan her şey güneş ay yıldızlar dağlar ağaçlar hayvanlar ve insanların bir çoğu Allah'a secde eder.
Görüyor ve izliyorsun belki... Kimi kıyamda, kimi rükuda kimi secdede kainat...Hepsi "Hu(O)" diye haykırıyor kendi lisanıyla. Güneş kuşandığı ihtişamı bırakıyor aya ve yıldızlara...Doğuş ve batışlar, hep düzenli tekrarlar , rekatlar nizamında birbirini takip eder gibi... Dimdik kıyamdarnasü da güzel duruyor dağlar...Kökleriyle secdeye tutunmuş ağaçlar...
Süreli sesler; çiçekten, böcekten kopup da gök kubbe de toplanan, ardından devamlı yankılanan... Kulak verip dinlediğinde... Kimi Yüce olan Mevla'yı teşbihte, kimi O'nun büyüklüğünü zikirde. Oysa seni Sen hepsinden başkasın. Hepsinden daha yüce bir idrakle, insanların birçoğu içerisinde olarak tüm kâinata ayrı aya atfedilmiş olan bu güzellikleri birleştirip, dinine direk ihsan ediyorsun. Gönlüne bahşedilmiş en yüce inkılâp! Seni hayasızlıklardan ve kötülüklerden alıkoyan (Ankebut,45) , temizleyen ve ruhunu kanatlandıran en büyük zaferin senin!
Abdest alıp , kendini maddi manevi kirlerden arındırıyorsun. O tertemiz şuura , Resulden (sav) bir müjde, bir hediye geliyor birden . " Benim ümmetim kıyamet gününde abdest azalarının parlaklığı ile tanınacaktır..."
Aldığın hediye ardından, gönlün ferah bahtın pak, namaza iştahla ezana kulak veriyorsun. Ne güzel,ezanda kulağın, namaza da meylin... Sen inşaallah ve sahiden güzel insanlar arasında iştirak ediyorsun. Şehrinde okunacak ezandan az önce başka bir şehirde okunuyor ezan, belki bir dostun bir akrabanmkin de...Ardından aynı vaktin ezanı sen kılmaya başladığında başka şehirlerde de okunuyor olacak. Meridyen hesabına girdiğinde, dünyanın, 24 saatinin de dolu dolu ezanla geçtiğini; her an her saniye insanların bu bilince çağrıldığını idrak ediyorsun.
Ardından temiz bir mekân seçip, tüm kardeşlerinin yöneldiği mekâna yonalı-yorsun. Yüreğinde kenetlenmiş ruhların, birlik ve beraberlikleri ve şahadete şahitlikleri atıyor. Bu ne büyük heyecan! Az sonra ellerinle dünyayı tamamen arkanda bırakıp, yani beynine giydirdiğin dünya elbisesini çıkarıp, Mevla'nın büyüklüğünü zikrederek, bir güzel aleme dalıyorsun. Ki orada ne telaş var,ne sıkıntı . Sen Allah'a yaklaşmaya, soluk ve çok uzak bir menzil olan dünyayı boşlamaya hazırsın artık.. Aklının ucuna dahi değdirmerneye ve bu alemi kirletmemeye gayret ediyorsun. Çaban elbette sonuç veriyor, zira sen O'na bir adım attığında, Rabbe senin tüm engellerini yok edip, yolunu açıyor.
"Namaz sancıma ilaç, yanık yerime merhem / Onsuz ebedi hayat, benim olsa istemem" diyen üstadın şuuruyla doluyor-sun. Gönlünün tüm kapılan açık, Mevla'nın da öyle. Kıyamda, rükûda, yürekten, Rabbe uzanan tüm yollan gide gele aşındırıyor, derdine derman bulup dönüyorsun.
Kıyamda maneviyatına düşen aşkın tesiriyle, Müzmin olmanın güzelliğini ve Rahim sıfatının huzurunu yaşıyorsun. Ya seccadenle göklere yükseliyorsun, ya da sema ayağına seriliyor birden...
Ağır ağır ellerini çözüp, saygının ve itaatinin, emsalsiz bir korku ve sevginin büyüklüğü ile eğiliyorsun En Sevgili karşısında... O çıüzel ana az kalmışlığın heyecanı kalp atışlarındaki hareketlilikten kendini ele veriyor.
Ve alnın secdeye değiyor. Muhteşem bir an! En sevgiliyle aranda şimdi hiç mesafe yok. Kendi acizliğini, Yaratanın büyüklüğünü hissediyor, bu idrake sahip olmanın şükrünü tadıyorsun. Yüzünün nuru gönlümü aydınlatıyor. Biliyorsun ki secdeye değdikçe başın, Kabir karanlığın dağılıyor... Kıyamet gününde gölgen oluyor. Cehennem ateşiyle arana siperler koyuyorsun- Bu ne karlı alış veriş).. Küçücük şeylerle mutlu olan kalbin aksine, bir türlü mutlu edemediğin ruhunu mütebessim buluyorsun selam anında.,. Ruhların miracından iniyorsun, o tutkuyu içino işlemiş olarak.
Ve sahte dünyaya dönüyorsun. Ellerini açıp dua edeceğin sırada, bu muhteşem seferin asıl hediyesini görüyorsun; avuçlannın arasında parlamakta olan Cennet anahtarı gözlerini kamaştırıyor yine, Benim de gözlerimi kamaştırıyor: Namaz !
"Gerçek mü'minler kurtuluşa ermiştir. Onlar ki namazlarında huşu içindedirler" (Mü'minun,12)
Görüyor ve izliyorsun belki... Kimi kıyamda, kimi rükuda kimi secdede kainat...Hepsi "Hu(O)" diye haykırıyor kendi lisanıyla. Güneş kuşandığı ihtişamı bırakıyor aya ve yıldızlara...Doğuş ve batışlar, hep düzenli tekrarlar , rekatlar nizamında birbirini takip eder gibi... Dimdik kıyamdarnasü da güzel duruyor dağlar...Kökleriyle secdeye tutunmuş ağaçlar...
Süreli sesler; çiçekten, böcekten kopup da gök kubbe de toplanan, ardından devamlı yankılanan... Kulak verip dinlediğinde... Kimi Yüce olan Mevla'yı teşbihte, kimi O'nun büyüklüğünü zikirde. Oysa seni Sen hepsinden başkasın. Hepsinden daha yüce bir idrakle, insanların birçoğu içerisinde olarak tüm kâinata ayrı aya atfedilmiş olan bu güzellikleri birleştirip, dinine direk ihsan ediyorsun. Gönlüne bahşedilmiş en yüce inkılâp! Seni hayasızlıklardan ve kötülüklerden alıkoyan (Ankebut,45) , temizleyen ve ruhunu kanatlandıran en büyük zaferin senin!
Abdest alıp , kendini maddi manevi kirlerden arındırıyorsun. O tertemiz şuura , Resulden (sav) bir müjde, bir hediye geliyor birden . " Benim ümmetim kıyamet gününde abdest azalarının parlaklığı ile tanınacaktır..."
Aldığın hediye ardından, gönlün ferah bahtın pak, namaza iştahla ezana kulak veriyorsun. Ne güzel,ezanda kulağın, namaza da meylin... Sen inşaallah ve sahiden güzel insanlar arasında iştirak ediyorsun. Şehrinde okunacak ezandan az önce başka bir şehirde okunuyor ezan, belki bir dostun bir akrabanmkin de...Ardından aynı vaktin ezanı sen kılmaya başladığında başka şehirlerde de okunuyor olacak. Meridyen hesabına girdiğinde, dünyanın, 24 saatinin de dolu dolu ezanla geçtiğini; her an her saniye insanların bu bilince çağrıldığını idrak ediyorsun.
Ardından temiz bir mekân seçip, tüm kardeşlerinin yöneldiği mekâna yonalı-yorsun. Yüreğinde kenetlenmiş ruhların, birlik ve beraberlikleri ve şahadete şahitlikleri atıyor. Bu ne büyük heyecan! Az sonra ellerinle dünyayı tamamen arkanda bırakıp, yani beynine giydirdiğin dünya elbisesini çıkarıp, Mevla'nın büyüklüğünü zikrederek, bir güzel aleme dalıyorsun. Ki orada ne telaş var,ne sıkıntı . Sen Allah'a yaklaşmaya, soluk ve çok uzak bir menzil olan dünyayı boşlamaya hazırsın artık.. Aklının ucuna dahi değdirmerneye ve bu alemi kirletmemeye gayret ediyorsun. Çaban elbette sonuç veriyor, zira sen O'na bir adım attığında, Rabbe senin tüm engellerini yok edip, yolunu açıyor.
"Namaz sancıma ilaç, yanık yerime merhem / Onsuz ebedi hayat, benim olsa istemem" diyen üstadın şuuruyla doluyor-sun. Gönlünün tüm kapılan açık, Mevla'nın da öyle. Kıyamda, rükûda, yürekten, Rabbe uzanan tüm yollan gide gele aşındırıyor, derdine derman bulup dönüyorsun.
Kıyamda maneviyatına düşen aşkın tesiriyle, Müzmin olmanın güzelliğini ve Rahim sıfatının huzurunu yaşıyorsun. Ya seccadenle göklere yükseliyorsun, ya da sema ayağına seriliyor birden...
Ağır ağır ellerini çözüp, saygının ve itaatinin, emsalsiz bir korku ve sevginin büyüklüğü ile eğiliyorsun En Sevgili karşısında... O çıüzel ana az kalmışlığın heyecanı kalp atışlarındaki hareketlilikten kendini ele veriyor.
Ve alnın secdeye değiyor. Muhteşem bir an! En sevgiliyle aranda şimdi hiç mesafe yok. Kendi acizliğini, Yaratanın büyüklüğünü hissediyor, bu idrake sahip olmanın şükrünü tadıyorsun. Yüzünün nuru gönlümü aydınlatıyor. Biliyorsun ki secdeye değdikçe başın, Kabir karanlığın dağılıyor... Kıyamet gününde gölgen oluyor. Cehennem ateşiyle arana siperler koyuyorsun- Bu ne karlı alış veriş).. Küçücük şeylerle mutlu olan kalbin aksine, bir türlü mutlu edemediğin ruhunu mütebessim buluyorsun selam anında.,. Ruhların miracından iniyorsun, o tutkuyu içino işlemiş olarak.
Ve sahte dünyaya dönüyorsun. Ellerini açıp dua edeceğin sırada, bu muhteşem seferin asıl hediyesini görüyorsun; avuçlannın arasında parlamakta olan Cennet anahtarı gözlerini kamaştırıyor yine, Benim de gözlerimi kamaştırıyor: Namaz !
"Gerçek mü'minler kurtuluşa ermiştir. Onlar ki namazlarında huşu içindedirler" (Mü'minun,12)