Peygamberlerin vasıflarından üçünü sıralarken önce sıdk,daha sonra emaneti,akabinde de tebliğ aşkını saymışlardır.
Öyleyse,bu noktada biraz durmak,derin derin düşünmek ve kendi durumumuzu gözden geçirmek düşer bize!..Sahiden sıdk ve emniyet üzere yaşıyor muyuz?Gizli-açık her halimizde sıdk u sadakatin rengi varmı?Özümüzle sözümüzü bir kılabildik mi?Çevremize emniyet telkin edebildik mi;güvenebiliyormu insanlar bize?Yanlarında anıldığımız zaman hemen ''onun elinden,dilinden hiç kimseye zarar gelmez''diyebiliyorlar mı?
Bediüzzaman hazretleri de ''islamiyetin esası sıdktır''İmanın hassası sıdktır.Bütün kemalatı isal edici sıdktır.Ahlak-ı aliyenin hayatı sıdktır.''Derken bu hususa dikkat çekmiştir.
Evet,kendi şahsi hayatında gel-gitler yaşayan,sık sık farklılıklar sergileyen,sürekli değişip duran kimseler muhataplarının içlerine de hep tereddüt salar,şüphe atar ve onları kuşkulara düşürürler.''Acaba bu tavırlardan hangisi doğruydu?Şimdi hangisine inanacak,hangisini esas alacağız?''dedirtirler.Böyle yüzer gezer yaşayan ve hiç güven vaad etmeyen fertler,iktida edilecek insanlar olamazlar.
Habib-i Edib Efendimiz,bu hususada dikkatlerimizi çekerek şöyle buyurmuştur:''Size doğruluk yaraşır.Doğruluk insanı iyiliğe,o da cennete çeker,götürür.İnsan kendini birkere doğruluğa verip,o yola yöneldi mi,hep doğru söyler,doğruyu araştırır.Böylece o, Allah katında ''sıddık''olarak yazılır.