Hazret-i Şeyh "vecd"i anlatıyor ...
Bismillahirrahmanirrahim
Sen şükreyle ki, biz büyük bir kapıya kul olmuşuz. Başıboş değiliz. Başıboşların hepsine korku var. Hepsinde telaş var. Hepsine sıkıntı var. Lakin büyük bir kapıya kapılanan kimseye korku olamaz. Onda telaş olamaz.
Çünkü o büyük olan kimse bizden mesuldür. Bizim halimize o bakar. Ona göre Cenab-ı Allah´a şükürde daim ol! Ve iyi meclisleri ara!
Efendim! Kapanıp kalmayın! Toplanın! Zikir meclisleriniz şenlikli olsun! Haftadan haftaya veya 15 günde bir veyahut ta aydan aya herkes biraraya gelip toplansın! Cenab-ı Allah ne lütuf ettiyse, koy! Korkma! Eksilmez.
Supermarkettir bu. Minimarkette var. Supermarket de var. Cenab-ı Hakk'ın marketleri çok. Bizim marketler işe yaramaz.
Efendim!! Koy! Korkma! Eksilecek diyerekten korkma! Ürkme! Üç kişi çağır! Beş kişi çağır! Beş kişi çağırdığında on kişi idare eder. On kişi çağırdığında korkma! Büyük Şeyh Efendi´ye ait sofrada aç kalkacak adam yoktur.
Hiç korkma! Rızık verici Allah Zülcelaldir. O kimselerin rızkını senin kesene dökmüş. Sen oraya takdim et! Hiç eksilmez. Eksilmez artar. Efendim! Yalnız nimeti gözetmeye bak! Çünkü siz mükellef sınıfındansınız. Ey Mükellef olan adam! Mükellef olmayan adamın işine işini benzetme!
Gayr-i Mükellef; kendisini mükellef saymayan adamın yaptığı harekete özenme! Çünkü onlar kendilerini hiçbir şey ilen kendini mükellef tutmuyor. Onların hareketleri sana örnek olmasın! Belki senin hareketlerinin onlara örnek olsun diye gayret et!
Toplantıdan geri kalmayın! Hizmetten geri kalmayın!
Sizde hizmetten geri kalmayın uzaktan yakından gelen ihvanlarım!!! .Birkaç pirinç atıp bir çorba yapsan, o milletin önüne versen, milletin hoşuna gider. Aç insanın hoşuna gelir. Uzaktan yakından gelenler olur.
„Ver! vereyim! diyor Cenabı Allah. Allah; „Vermezsen vermiyorum.“ diyor. "Ben vereni severim“ diyor. “Ver! vereyim.Tutma! Tutarım Kısma! Kısarım.“diyor. İyi meclislerden uzak olma!
Bekleme; Ben seneden seneye geleyim, o vakit buluşasınız. Benim için oraya (mecliste) bir yastık koyun! Bu benim sözüm değil. Oraya bir yastık koy beni davet ettiğin vakit! Ayrı bir yer bırak!
Bana oraya ruhani olarak gelmeye izin var.
Bazı defa böyle şeyi söylemeye izin oluyor. O hangi toplantınız olursa, orada bana ait olan bir yer bırak! Muhakkak çağırdığın vakitte gelmezse o kimse onun velayet sırrı yoktur. O insan şeyh olamaz. Çağırdığı an baş ucunda bulunmazsa, o adam şeyh olamaz.
O büyük Şeyhimizin kuvvetidir. Bana emreder. Bana emir ilen beraber o izin verir. İzin verdiği vakit mağripten maşrığa kadar yetişmeye hiç mani yoktur. Bir adımlık yerdir hepsi.
EL ÖPTÜRMENİN HİKMETİ
Beni kara kuru görüp birşeye benzetemiyor millet. Boyuna millet; “Şeyh Nazım ne için elini öptürtüyor?” diyorlar. Yahu! Şeyh Nazım orada olursa, elini öptürtmez. Şeyh Nazım çoktan bitmiştir. Şeyhini bulduğu vakit Şeyhinin hüviyetinde kendini kaybetmiştir zaten. Benim elim değil diyorum. Şeyhimindir. Şeyhimizin sırrı olmazsa, bizim tarafımıza kimsenin dönüp te bakacağı yoktur. Şeyhimizde elbetteki Peygamber varisidir. Onun eli Peygamber Eli
sayılır, varis olan kimsenin eli Peygamber Elidir.
Peygambere varis oldu mu onun eli de eteği de Peygamber eli eteğidir ve ayağıdır. Ve Peygamber Essalatu Vesselam´ın eli öpülür.
Peygamberin elini erkek de öper; kadın da öper. Peygamber eli öpülmez değildir. Peygamberin eli öpülür elbette.
Varis olan kimsenin yani Evliyaullah´ında elleri öpülür. Peygamber Essalatu Vesselam´ın mübarek Yed-i Şerifleri öpüldüğü gibi Kadem-i Saadetleride öpülür. Ve başımızın üstüne koruz. Ben Peygamberi bulmuş olsam, Peygamber menetse de ben elini ayağını öperim. Yaaa!!!
Öptürmezse, ayağının bastığı yere başımı koyarım, başımın üstüne bassın diyerekten. Varis olan kimselerin; evliyaların hepsinin sıfatı da öyledir. Bunlar ümmet için fedailerdir.
Binaenaleyh; Onların elini öpmek çok birşey değildir bizim gibi adamlara. Veyahut mübarek ayaklarına düşüp ayaklarını öpmek çok birşey değildir. Onların sıfatı öyledir. Onlar tevazu sahipleri olduğu için onu istemez gibi dururlar.
Lakin onlarda kendi makamlarının kimden geldiğini bilip ve kendilerinin zaten Fenafi'r-Resul makamında olduklarından kendi vücutları kaybolmuştur. Fenafi'r-Resul makamında olduklarından onlarda Peygamberin Hakikatı zahir olur Varis oldukları için.
Peygamberin hakikatına varis olan evliyaların hepsi peygamberin sıfatında görünür. O zaman onların eli de öpülür. Ayağı da öpülür.
Peygamberimizde Aleyhissalatu Vesselam Cenab-ı Hak´ka Fenafillah´ta olduğu için, onda da Cenab-ı Hakk´ın hakikatı zahir olduğu cihet ile onun eli ayağı öpülür. Peygamber Efendimiz o anda kendisini görmez ki, orada Peygamber yok. Orada Allah var.
Onun için onunda elinin ayağının öpülmesi o cihetle sahihtir. Ve bizim fıkıh kitablarımızda kimlerin ellerinin ayaklarının öpülebileceği belirtilmiştir.
Lakin şimdi cahiller çoğalmış.
Binaenaleyh; Şeyh Nazım´ın temsil ettiği kendi şeyhidir. Şeyh´inin temsil ettiği peygamberdir. Peygamberin temsil ettiği Cenab-ı Haktır. Onların elleri de öpülür, ayakları da öpülür.
Yahudiler sevmiyor el-ayak öpülmesini...
Öpmesinler! Kimsenin onlara birşey teklif ettiği yok. Nefsleri daha yahudi duranlar el öpmeye tenezzül etmezler. Nefsini ezip kırmadan bir kimse bir kimseye tenezzül edemez. Onların nefsleri üzerlerine binip eşek gibi koşturtuyor. Başkaldırtıyor. El öpülmesin! “El öpülmesin!” diyenin kalbinde daha yahudi sıfatı vardır. Haset, kibir ve azamet vardır. Onlar benim yanıma gelirse, elimi-ayağımı öptürtmeden onlara tarikat da vermem. Hizmet de vermem. Nereye isterlerse gitsinler!
El öptürmek şirk diyorlar. Şirk te başınızda patlasın! Küfür de tepenizde patlasın! Şimdi cahiller çoğaldı boyuna; "El niçin öptürtüyor?“ diyorlar. Ben hepinizin elini de öperim. Ayağını da öperim. Benim kendi nefsime el öpmesi için emir ederim. Hepinizin elini de öperim, ayağını da öperim. Tenezzül olmazsa, öptürmek için elini öptürmek haramdır.
Bir kimse gelmiş Beyazıd-ı Bistami hazretlerine ve demiş ki; “El alacağım”. Azamet ile el öptüren kişinin hali haraptır. Bu anlatacağım “Şeyh Nazım´ın eli niye öpülüyor?” diyen adamlara. Bana verilen talimatı söyleyeyim şimdi. Beyazıd-ı Bistami hazretlerine alim olan bir kimse gelmiş, demiş ki; “El alacağım. Tarikata girmek isterim”.
Beyazıd-ı Bistami hazretleri; "Peki! Ama bir şartımız var. Saçını sakalını tıraş edeceksin! Ondan sonra bir torba ceviz alacaksın! Meydana gidip oturacaksın! Başından kavuğunu çıkartıp oturursun. Çocukları çağırırsın! Her kim bir şaplak vurursa tepene bir ceviz iki tane vurana iki tane ceviz üç tane vurana üç tane ceviz verirsin!
Alim; “Nasıl iş bu? Sen nasıl şeyhsin? Böyle bir şeyi nasıl emredersin? Ben sakalıma hiç ustura değdirmedim. Ne demek bu?”
Bistami hazretleri; "Kabul edersen gel! Etmezsen git işine! “İstemem“ demiş adam "böyle tarikat“ Hazret; "Git işine!“ demiş.
Orada Bistami hazretleri aslında o kimsenin ikrarını isterdi. Yani demesini isterdi ki, ´Peki Efendim! Hay Hay! Nasıl emredersen.´
Hazretin o alime bu sözü söylemesinde ki maksadı onu bir yoklamak. Bakalım nefsini tezlil edebiliyor mu? Nefsini al aşağı edebiliyor mu?
Halid-i Bağdadi hazretlerine Şeyhülislam gelip tarikat almak istediğinde demiş ki hazret; “O büyük camiinin abdesthanelerindeki istinca taşlarını yıkarsın. Temizlersin. Bir kaba korsun götürürsün. O taşla taharet yaparlar. Altını temizlersin o taşla. Oraya koyarlar o taşları, o taşları alacaksın. Dicle´de yıkayacaksın. Yıkadıktan sonra ve temiz olduğuna kanaat getirdikten sonra tekrar oraya koyarsın. Senin hizmetin bu! İster beğen! İster beğenme!“
Çok yüksek nefsleri o adamların. El öpmeyecekler Şeyh Nazım´ın. Ayağımı da öpecekler; ona göre tarikat vereceğim. Değilse (El öpmezlerse) kimden isterlerse alsınlar tarikatı. Kimse tarikat veremez şimdi. Hakiki mezun yoktur Şeyh Nazım´dan başka. Varsa gelsin bana söylesin! Cevap vereyim kendisine.
Nefsini indirmeyen adamın tarikatta işi yoktur!!!.
Nefsini ezecek. Ondan sonra biz tarikat veririz. El öpmenin ayak öpmenin hükmünü bilen adamım. Şeriatı da bilen adamım. Tarikat vermeye bana izin verilmiş. Ki, bu Peygamber´den verilmiştir.
Abdülkadir Geylani hazretleri diyor ki; “Bizi gözetmek üzere Allah´ın tayin ettiği kimseler vardır. Onlar dokunur size. Bizimle oyun olmaz. Çünkü o büyük olan kimseler bizden mesuldür."
İstanbullulara da yetişir bu sözüm. Ankaralılara da yetişir, bütün mağrıpta maşrıktakilere de.
El-Fatiha
ŞEYH NAZIM KIBRISI EL HAKKANİ HZ