ALLAHIN VARLIĞINI BİLMEK
Bir köy muhtarsız bir iğne ustasız, bir harf katipsiz olamaz biliyorsun,nasıl olurda bu koskocaman kainat sahipsiz olur? Oturduğumuz yerden şöyle bir etrafımıza bakalım.Bulunduğumuz odadaki her şeyin “Yapılmış” olduğunu göreceğiz.Duvarlar, döşemeler,tavan,oturduğumuz sandalye,elimizde tuttuğumuz kitap, masanın üstünde duran bir bardak; sayılamayacak kadar çok detay...Tek bir tanesi dahi kendi başına oluşup odamıza gelmedi.En basit görünen bir halı saçağını bile uğraşıp yapan biri vardır;O saçak oraya kendi kararıyla,tesadüfen gelip yerleşmemiştir.
Eline bir kitap alan insan da,onun bir yazar tarafından belli bir amaç çerçevesinde yazıldığını bilir.Bu kitabın tesadüfen ortaya çıktığı aklının ucundan dahi geçmez.Aynı şekilde, bir heykele bakan insan, onun bir sanatçı tarafından yapıldığından hiçbir şüphe duymaz. Bırakın sayısız sanat eserinin kendi kendine oluştuğunu düşünmek,üst üste duran iki-üç tuğlayı planlı bir hareketle bu şekle getiren biri olduğunu kimse inkar etmez. Dolayısıyla küçük yada büyük, bir düzenin olduğu her yerde, mutlaka bir kurucusunun ve koruyucusunun olması gerekir.
Doğadaki olağanüstü uyum çıplak gözle dahi açıkça görülürken, bu dengenin tesadüfen veya başıboş meydana geldiği nasıl düşünülebilir? Ayrı ayrı her noktasının, Yaratan’ın varlığını delillendirdiği kainatın, kendi kendine var olduğunu söylemek, olabilecek en mantıksız iddiadır.”
Bedenimizden başlayıp akıl almaz büyüklükteki evrenin en uç noktalarına kadar var olan dengenin de bir sahibi olmalıdır. Peki kimdir bu her şeyi ince ince düzenleyip meydana getiren Yaratıcı ?
Varlığını akıl yoluyla bulduğumuz Yaratanın kimliğini bizlere din öğretir. O’nun bize din yoluyla ulaştırdığı bilgiye göre O, gökleri ve yeri yoktan var eden Rahman ve Rahim olan Allah’ dır.
İnsanların çoğu ise bu gerçekten habersiz yaşarlar. Oysa bu gerçeği kavrayabilecek mantığa sahiptirler. Bir manzara resmini gördüklerinde, ilk önce onun kimin tarafından yapıldığını öğrenmek isterler. Daha sonrada , sanatçıyı yapmış olduğu resimden dolayı uzun uzun taktir ederler. Fakat başlarını çevirdikleri her yerde o resmin sayısız gerçeği ile karşılaştıkları halde, tüm bu güzelliklerin tek sahibi olan, Allah’ın varlığını göz ardı ederler. Oysa Onun varlığını anlamak için uzun bir araştırmaya gerek yoktur. Öyle ki, insan doğduğu andan itibaren tek bir odada bile yaşasa, sadece o odada var olan sayısız delil Allah’ın varlığını kavramak için yeterlidir.
Bir köy muhtarsız bir iğne ustasız, bir harf katipsiz olamaz biliyorsun,nasıl olurda bu koskocaman kainat sahipsiz olur? Oturduğumuz yerden şöyle bir etrafımıza bakalım.Bulunduğumuz odadaki her şeyin “Yapılmış” olduğunu göreceğiz.Duvarlar, döşemeler,tavan,oturduğumuz sandalye,elimizde tuttuğumuz kitap, masanın üstünde duran bir bardak; sayılamayacak kadar çok detay...Tek bir tanesi dahi kendi başına oluşup odamıza gelmedi.En basit görünen bir halı saçağını bile uğraşıp yapan biri vardır;O saçak oraya kendi kararıyla,tesadüfen gelip yerleşmemiştir.
Eline bir kitap alan insan da,onun bir yazar tarafından belli bir amaç çerçevesinde yazıldığını bilir.Bu kitabın tesadüfen ortaya çıktığı aklının ucundan dahi geçmez.Aynı şekilde, bir heykele bakan insan, onun bir sanatçı tarafından yapıldığından hiçbir şüphe duymaz. Bırakın sayısız sanat eserinin kendi kendine oluştuğunu düşünmek,üst üste duran iki-üç tuğlayı planlı bir hareketle bu şekle getiren biri olduğunu kimse inkar etmez. Dolayısıyla küçük yada büyük, bir düzenin olduğu her yerde, mutlaka bir kurucusunun ve koruyucusunun olması gerekir.
Doğadaki olağanüstü uyum çıplak gözle dahi açıkça görülürken, bu dengenin tesadüfen veya başıboş meydana geldiği nasıl düşünülebilir? Ayrı ayrı her noktasının, Yaratan’ın varlığını delillendirdiği kainatın, kendi kendine var olduğunu söylemek, olabilecek en mantıksız iddiadır.”
Bedenimizden başlayıp akıl almaz büyüklükteki evrenin en uç noktalarına kadar var olan dengenin de bir sahibi olmalıdır. Peki kimdir bu her şeyi ince ince düzenleyip meydana getiren Yaratıcı ?
Varlığını akıl yoluyla bulduğumuz Yaratanın kimliğini bizlere din öğretir. O’nun bize din yoluyla ulaştırdığı bilgiye göre O, gökleri ve yeri yoktan var eden Rahman ve Rahim olan Allah’ dır.
İnsanların çoğu ise bu gerçekten habersiz yaşarlar. Oysa bu gerçeği kavrayabilecek mantığa sahiptirler. Bir manzara resmini gördüklerinde, ilk önce onun kimin tarafından yapıldığını öğrenmek isterler. Daha sonrada , sanatçıyı yapmış olduğu resimden dolayı uzun uzun taktir ederler. Fakat başlarını çevirdikleri her yerde o resmin sayısız gerçeği ile karşılaştıkları halde, tüm bu güzelliklerin tek sahibi olan, Allah’ın varlığını göz ardı ederler. Oysa Onun varlığını anlamak için uzun bir araştırmaya gerek yoktur. Öyle ki, insan doğduğu andan itibaren tek bir odada bile yaşasa, sadece o odada var olan sayısız delil Allah’ın varlığını kavramak için yeterlidir.