KorkunÇ Yillar -Cengİz DaĞci-kitap özeti
Olaylar İtalya’da Sadık ve Cengiz’in bir akşam sohbeti esnasında
doğuyor.Sadık 1930-1940’lı yıllarda Rusya’da yaşamış bir Kazak
Türkü.Hayatını hatıralar adı altında bir defterde topluyor.
Sadık çocukluk yıllarında köyde yaşıyor daha sonra babasının milisler
tarafından tutuklanmasıyla şehre taşınıyorlar;babasının bir kaç ay
sonra serbest bırakılmasıyla da Akmescit’e taşınıyorlar.Sadık durumları
çok kötü olmasına rağmen babasının ısrarları üzerine okula
yazılır.(1937)
Ruslar 150 yıldır Türkleri yok etmek için her türlü yolu
deniyorlardı.Önce camiiler de ezan okunmasını yasakladılar,ardından da
onları yıkmaya başladılar.
Sadık’ın okuldaki en iyi dostu Süleyman’dı.Sadık doktor olmayı
istiyordu fakat Süleyman subay olmanın daha önemli olduğunu
savunuyordu.Bir gün Rus Ordusu mensuplarından Şişkof onları subay
olarak Rus Ordusu’nda görmek istediğini belirtir.Sadık istemese de en
mantıklı seçimin bu olduğuna karar verir.Şişkof onları subay hazırlama
okulunda her zaman kontrol altında tutar ve her fırsatta Rusça
konuşmaları için teşvik eder.
1940 yılında tankçı teğmen olarak mezun olur.
Kıt’aya gittiğinde zorluk çeker ama ailesinden aldığı mektuplar ve
kardeşinin gönderdiği gazeteler onun rahatlatır.Bir gün kardeşinin
yolladığı gazetelerin Rusça yazıldığını görür.Gazete adları ve harfleri
değişmiştir,bu Sadık’ı kahreder.Ruslar Tatarların artık dillerine bile
karışmaktadır.Süleyman’ın bu olaya fazla önem vermemesi ise onu
büsbütün sinirlendirir.”Bir milletin varlığı; dili ve yurdu ile belli
olur.”dese de Süleyman’ın dikkatini çekemez.Dilin ne kadar önemli bir
olgu olduğunu Süleyman’a ispatlamak için o gece nöbetçi olan bir Tatar
askerini yanına parolayı bilmeden yaklaşır.Nöbetçi Sadık’ın Türkçe
konuştuğunu duyunca hemen silahını indirir ve parolayı söyler.
Rus-Alman Harbi başlar.Sadık savaş esnasında Almanlara esir düşer.Bir
süre esir kamplarında yaşar.Orada çeşitli zorluklar çeker.Kimi haftalar
bilinçsiz bir şekilde aç susuz yaşamaya çalışır.Bir gün Alman
Astsubayı’nın emrinde çalışmaya başlar ve burada Almanların kendi
menfaatleri için yaptıkları haksızlıkları gördükçe içi sızlar.Türkler
iki ülke arasındaki savaşta eriyip gitmektedir.
Astsubayın ve karargahtaki subayların tavsiyesi doğrultusunda Almanlar
kendisine casusluk teklif ederler fakat Sadık bunu kabul etmez.Bunun
üzerine tekrar esir kampına gönderilir.
Kampta Türklerle aynı barakada kalmaktadır,bu onu çok mutlu eder ve bir
süre sonra kararını değiştirir; Türkistan Lejyonu’na katılır ve bu
sefer de Alman üniformasıyla
Ruslara karşı savaşır.
3. KİTABIN ANA FİKRİ:
Büyük küçük bütün devletlerin Türklerin varlığından rahatsızlık
duymaları ;onları sindirip birbirlerinden ayırmak için dillerini
yasaklamarı, kendi amaçları doğrultusunda Türkleri ateşe atmaktan
çekinmedikleri anlatılmıştır.Bunun için birbirimize ve dilimize sımsıkı
bağlanmalıyız, o zaman bizi bu topraklardan kimse atamaz.
Olaylar İtalya’da Sadık ve Cengiz’in bir akşam sohbeti esnasında
doğuyor.Sadık 1930-1940’lı yıllarda Rusya’da yaşamış bir Kazak
Türkü.Hayatını hatıralar adı altında bir defterde topluyor.
Sadık çocukluk yıllarında köyde yaşıyor daha sonra babasının milisler
tarafından tutuklanmasıyla şehre taşınıyorlar;babasının bir kaç ay
sonra serbest bırakılmasıyla da Akmescit’e taşınıyorlar.Sadık durumları
çok kötü olmasına rağmen babasının ısrarları üzerine okula
yazılır.(1937)
Ruslar 150 yıldır Türkleri yok etmek için her türlü yolu
deniyorlardı.Önce camiiler de ezan okunmasını yasakladılar,ardından da
onları yıkmaya başladılar.
Sadık’ın okuldaki en iyi dostu Süleyman’dı.Sadık doktor olmayı
istiyordu fakat Süleyman subay olmanın daha önemli olduğunu
savunuyordu.Bir gün Rus Ordusu mensuplarından Şişkof onları subay
olarak Rus Ordusu’nda görmek istediğini belirtir.Sadık istemese de en
mantıklı seçimin bu olduğuna karar verir.Şişkof onları subay hazırlama
okulunda her zaman kontrol altında tutar ve her fırsatta Rusça
konuşmaları için teşvik eder.
1940 yılında tankçı teğmen olarak mezun olur.
Kıt’aya gittiğinde zorluk çeker ama ailesinden aldığı mektuplar ve
kardeşinin gönderdiği gazeteler onun rahatlatır.Bir gün kardeşinin
yolladığı gazetelerin Rusça yazıldığını görür.Gazete adları ve harfleri
değişmiştir,bu Sadık’ı kahreder.Ruslar Tatarların artık dillerine bile
karışmaktadır.Süleyman’ın bu olaya fazla önem vermemesi ise onu
büsbütün sinirlendirir.”Bir milletin varlığı; dili ve yurdu ile belli
olur.”dese de Süleyman’ın dikkatini çekemez.Dilin ne kadar önemli bir
olgu olduğunu Süleyman’a ispatlamak için o gece nöbetçi olan bir Tatar
askerini yanına parolayı bilmeden yaklaşır.Nöbetçi Sadık’ın Türkçe
konuştuğunu duyunca hemen silahını indirir ve parolayı söyler.
Rus-Alman Harbi başlar.Sadık savaş esnasında Almanlara esir düşer.Bir
süre esir kamplarında yaşar.Orada çeşitli zorluklar çeker.Kimi haftalar
bilinçsiz bir şekilde aç susuz yaşamaya çalışır.Bir gün Alman
Astsubayı’nın emrinde çalışmaya başlar ve burada Almanların kendi
menfaatleri için yaptıkları haksızlıkları gördükçe içi sızlar.Türkler
iki ülke arasındaki savaşta eriyip gitmektedir.
Astsubayın ve karargahtaki subayların tavsiyesi doğrultusunda Almanlar
kendisine casusluk teklif ederler fakat Sadık bunu kabul etmez.Bunun
üzerine tekrar esir kampına gönderilir.
Kampta Türklerle aynı barakada kalmaktadır,bu onu çok mutlu eder ve bir
süre sonra kararını değiştirir; Türkistan Lejyonu’na katılır ve bu
sefer de Alman üniformasıyla
Ruslara karşı savaşır.
3. KİTABIN ANA FİKRİ:
Büyük küçük bütün devletlerin Türklerin varlığından rahatsızlık
duymaları ;onları sindirip birbirlerinden ayırmak için dillerini
yasaklamarı, kendi amaçları doğrultusunda Türkleri ateşe atmaktan
çekinmedikleri anlatılmıştır.Bunun için birbirimize ve dilimize sımsıkı
bağlanmalıyız, o zaman bizi bu topraklardan kimse atamaz.