Yarışmalar birer kandırmaca...
'TÜRK İNSANI TELEVİZYONDA ***** YERİNE KONUYOR'
Türk Beyin Takımı kaptanı Ferhat Çalapkulu, şans oyunlarını seven Türk
toplumunun akıl oyunlarına olan ilgisizliğinden şikâyetçi. Var mısın
Yok musun? gibi programların da insanları kandırdığı düşüncesinde..
Zekâ oyunlarıyla 16 yıl önce katıldığı Türk Beyin
Takımı elemelerinde tanıştı. Bu takımda oyuncu, teknik direktör olarak
görev aldı. Şimdi kaptanlığını yapıyor. Türk Beyin Takımı ve Türk
Sudoku Takımı ile yılda iki kez dünya şampiyonalarına katılıyor. Bu
arada bir elektronik firmasında çalışıyordu. İşinden zevk almadığını
fark etti. Oyunevi firmasını kurarak, şirketlere oyun bazlı eğitimler
vermeye başladı. Diğer yandan Akıl Oyunları dergisini çıkarmaya
girişti. Tüm bu yaptıklarına rağmen, en çok geçtiğimiz hafta Var mısın
Yok musun? yarışması hakkında yaptığı yorumlarla dikkat çekti. Ferhat
Çalapkulu'yla bu yarışma ve zekâ üzerine Sabah Pazar konuştu.
-
17 yıldır zekâ oyunlarıyla uğraşıyorsunuz. Ama Var mısın Yok musun?
programı hakkında söylediklerinizle dikkat çektiniz. Bunu neye
bağlıyorsunuz?
- Popüler birilerine, Acun Ilıcalı'ya laf atılıyor olması ilgi çekti.
Keşke yaptığım işlerle hatırlansaydım ama ne yapayım, onlar da düzgün
işler yapsınlar, biz de bir şey söylemeyelim...
- Bu yarışmanın kötü bir iş olduğunu mu düşünüyorsunuz?
- Programın formatını öyle hale getiriyorlar ki, insanları *****
hallere sokuyorlar. Acun, çok iyi, devamlı para dağıtan bir adam olarak
görülüyor. Ama öyle bir durum yok. Programda olabildiğince cimri
davranıyor.
- İnsanlar kandırılıyor mu yani?
- Bu yabancı formatta bir oyun. Kutular seçiyorsun, ona göre banka sana
bir teklifte bulunuyor. Yabancı formatlarda verilen teklifler, Hamdi
Bey'inkine göre çok daha yüksek oluyor. Burada hem verilen teklif
ortalaması düşük hem de bazen öyle acayip teklifler veriliyor ki...
Toplam ödülün kutu sayısına bölünmesiyle oluşan rakamın, teklif
edilmesi beklenir. Matematiksel olasılığa göre verilmesi gereken budur.
Ama bu bir yarışma programı, heyecan katmak için daha az veriyorlar.
Türkiye'nin gelir ortalamasına göre de düşük veriyor olabilirler. Türk
insanı için 30 bin YTL iyi para. "30 bin YTL verelim, yeter," diyor
olabilirler.
- Neden kimse 500 bin YTL kazanamadı?
- Aslında bazen insanları zorla yarışmaya devam ettiriyorlar sanki. Bir
adamın dört tane kutusu var diyelim. Kutusunda 500 bin YTL, 100 bin
YTL, iki tane de küçük var. Banka, o adama 40 bin YTL veriyor. Normalde
ortalaması, yani bankanın vermesi gereken para 125 bin YTL. O zaman
yarışmacı teklifi almaya değmez diye düşünüyor ve devam ediyor. 40 bin
YTL ile kimse hayatını değiştiremez. Ama 500 bin YTL ile ev alırsın,
borçlarını ödersin, hayatının güvencesi olur. 40 bin YTL ile
yarışmacının hayalleri suya düşüyor. İnsanlar yarışmanın sonuna kadar
çok az gidiyor. Halbuki sekizde bir şans var.
- Bu programda sizin ilginizi çeken nedir?
- Orada insanların psikolojisi çok acayip. Yarışmacı için büyük kutu
açan bir adam aslında üzülmüyor. Çünkü kendisi çıksaydı, elindeki büyük
kutuyla büyük ödüle gitme şansı olacağı için, büyük açıyor olmak onlar
için bir gurur meselesi.
- Bu yarışmaya katılsanız şansınız daha yüksek olur muydu?
- Hayır olmazdı. Şans kurayla belli oluyor. Daha mantıklı davranma da
bir yere kadar olur. Ama daha cesur davranabilirdim. Bir yarışmaya
katılmadan önce o program hakkında ön çalışma yapmak gerekir. Geçmiş
programları izleyip, analiz yapılmalı. Yarışmayı hazırlayanlar kutulara
rakamları belli bir mantıkla koysalar ve onu çözdürmeye çalışsalar, çok
keyifli olur. Örneğin tüm yarışmacıların isimlerinin alfabetik sırasına
göre ödülleri yerleştirseler. Her programda diziliş farklı bir mantığa
göre olsa, insanlar onu bulmaya çalışsa daha keyifli olur.
- Türk milleti bu programı neden sevdi? Risk almayı seven bir toplum muyuz?
- Türkiye'de aynı format iki kere daha denenmişti. Ama tutmamıştı. Bu
İtalyan formatı. Acun'un olması da önemli bir faktör. Biz aslında
toplum olarak risk almayı sevmiyoruz ama şans oyunlarını seviyoruz.
Küçük çabalarla büyük şeyler yapmak istiyoruz. Bu durum özellikle
gençler için büyük tehlike. Hayatlarını hep şans faktörüne göre
belirlemeye çalışıyorlar. Ama hayat öyle belirlenmiyor. Var mısın Yok
musun? yarışmasında büyük ödülü kimse kazanamadı.
'TÜRK İNSANI TELEVİZYONDA ***** YERİNE KONUYOR'
Türk Beyin Takımı kaptanı Ferhat Çalapkulu, şans oyunlarını seven Türk
toplumunun akıl oyunlarına olan ilgisizliğinden şikâyetçi. Var mısın
Yok musun? gibi programların da insanları kandırdığı düşüncesinde..
Zekâ oyunlarıyla 16 yıl önce katıldığı Türk Beyin
Takımı elemelerinde tanıştı. Bu takımda oyuncu, teknik direktör olarak
görev aldı. Şimdi kaptanlığını yapıyor. Türk Beyin Takımı ve Türk
Sudoku Takımı ile yılda iki kez dünya şampiyonalarına katılıyor. Bu
arada bir elektronik firmasında çalışıyordu. İşinden zevk almadığını
fark etti. Oyunevi firmasını kurarak, şirketlere oyun bazlı eğitimler
vermeye başladı. Diğer yandan Akıl Oyunları dergisini çıkarmaya
girişti. Tüm bu yaptıklarına rağmen, en çok geçtiğimiz hafta Var mısın
Yok musun? yarışması hakkında yaptığı yorumlarla dikkat çekti. Ferhat
Çalapkulu'yla bu yarışma ve zekâ üzerine Sabah Pazar konuştu.
-
17 yıldır zekâ oyunlarıyla uğraşıyorsunuz. Ama Var mısın Yok musun?
programı hakkında söylediklerinizle dikkat çektiniz. Bunu neye
bağlıyorsunuz?
- Popüler birilerine, Acun Ilıcalı'ya laf atılıyor olması ilgi çekti.
Keşke yaptığım işlerle hatırlansaydım ama ne yapayım, onlar da düzgün
işler yapsınlar, biz de bir şey söylemeyelim...
- Bu yarışmanın kötü bir iş olduğunu mu düşünüyorsunuz?
- Programın formatını öyle hale getiriyorlar ki, insanları *****
hallere sokuyorlar. Acun, çok iyi, devamlı para dağıtan bir adam olarak
görülüyor. Ama öyle bir durum yok. Programda olabildiğince cimri
davranıyor.
- İnsanlar kandırılıyor mu yani?
- Bu yabancı formatta bir oyun. Kutular seçiyorsun, ona göre banka sana
bir teklifte bulunuyor. Yabancı formatlarda verilen teklifler, Hamdi
Bey'inkine göre çok daha yüksek oluyor. Burada hem verilen teklif
ortalaması düşük hem de bazen öyle acayip teklifler veriliyor ki...
Toplam ödülün kutu sayısına bölünmesiyle oluşan rakamın, teklif
edilmesi beklenir. Matematiksel olasılığa göre verilmesi gereken budur.
Ama bu bir yarışma programı, heyecan katmak için daha az veriyorlar.
Türkiye'nin gelir ortalamasına göre de düşük veriyor olabilirler. Türk
insanı için 30 bin YTL iyi para. "30 bin YTL verelim, yeter," diyor
olabilirler.
- Neden kimse 500 bin YTL kazanamadı?
- Aslında bazen insanları zorla yarışmaya devam ettiriyorlar sanki. Bir
adamın dört tane kutusu var diyelim. Kutusunda 500 bin YTL, 100 bin
YTL, iki tane de küçük var. Banka, o adama 40 bin YTL veriyor. Normalde
ortalaması, yani bankanın vermesi gereken para 125 bin YTL. O zaman
yarışmacı teklifi almaya değmez diye düşünüyor ve devam ediyor. 40 bin
YTL ile kimse hayatını değiştiremez. Ama 500 bin YTL ile ev alırsın,
borçlarını ödersin, hayatının güvencesi olur. 40 bin YTL ile
yarışmacının hayalleri suya düşüyor. İnsanlar yarışmanın sonuna kadar
çok az gidiyor. Halbuki sekizde bir şans var.
- Bu programda sizin ilginizi çeken nedir?
- Orada insanların psikolojisi çok acayip. Yarışmacı için büyük kutu
açan bir adam aslında üzülmüyor. Çünkü kendisi çıksaydı, elindeki büyük
kutuyla büyük ödüle gitme şansı olacağı için, büyük açıyor olmak onlar
için bir gurur meselesi.
- Bu yarışmaya katılsanız şansınız daha yüksek olur muydu?
- Hayır olmazdı. Şans kurayla belli oluyor. Daha mantıklı davranma da
bir yere kadar olur. Ama daha cesur davranabilirdim. Bir yarışmaya
katılmadan önce o program hakkında ön çalışma yapmak gerekir. Geçmiş
programları izleyip, analiz yapılmalı. Yarışmayı hazırlayanlar kutulara
rakamları belli bir mantıkla koysalar ve onu çözdürmeye çalışsalar, çok
keyifli olur. Örneğin tüm yarışmacıların isimlerinin alfabetik sırasına
göre ödülleri yerleştirseler. Her programda diziliş farklı bir mantığa
göre olsa, insanlar onu bulmaya çalışsa daha keyifli olur.
- Türk milleti bu programı neden sevdi? Risk almayı seven bir toplum muyuz?
- Türkiye'de aynı format iki kere daha denenmişti. Ama tutmamıştı. Bu
İtalyan formatı. Acun'un olması da önemli bir faktör. Biz aslında
toplum olarak risk almayı sevmiyoruz ama şans oyunlarını seviyoruz.
Küçük çabalarla büyük şeyler yapmak istiyoruz. Bu durum özellikle
gençler için büyük tehlike. Hayatlarını hep şans faktörüne göre
belirlemeye çalışıyorlar. Ama hayat öyle belirlenmiyor. Var mısın Yok
musun? yarışmasında büyük ödülü kimse kazanamadı.