Mardin (Süryanice: ܡܶܪܕܺܝܢ Merdīn, Arapça: ماردين, Kürtçe: Mêrdîn), Mardin ilinin merkezi olan şehirdir.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Tarihi
Mardin, Mimari, Etnografik, Arkeolojik, Tarihi ve görsel değerleri
île zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğunun şiirsel kentlerinden
biridir. Bölgede yapılan kazılarda MÖ.4500'den başlayarak klasik
anlamda yerleşim gören Mardin; Subari, Hurri, Sümer, Akad, Mitani,
Hitit, Asur, İskit, Babil, Pers, Makkedonya, Abgar, Roma, Bizans, Arap,
Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemine ilişkin bir çok yapıyı bünyesinde
harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesidir. Şehirde bilimsel kazı
yapılacak pek çok önemli alanı vardır. Bunun sonucunda şehrin tarihinin
daha iyi ortaya konulması imkanı yaratacaktır. Mardin'in ne zaman ve
kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyorsa da kuruluşu eski
yakın doğu tarihine göre Subariler zamanına kadar dayanmaktadır. Alman
Arkeologu Baron Marva Oppenheim'in 1911-1929 yılları arasında yaptığı
kazılardan elde edilen sonuçlara göre: Subariler'in Mezopotamya da
(MÖ.4500-3500) yaşadıklarını bu tespite sebep olarak da Sümer ve Babil
katları arasında buldukları kiremitleri göstermiştir. Gırnavaz
örenyerinde 1932 yılında başlayıp 1991 yilina kadar sürdürülen
Arkeolojik kazı ve araştırmalar sonucunda Gırnavaz'ın MÖ.4000'den M.Ö
7. yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanı olduğu
anlaşılmaktadır.MÖ.4000 sonlarına tarihlenen Geç Uruk Devri, Gırnavaz
kalıntılarının en alt kültür tabakasını oluşturmaktadır.Bu Kültür
tabakasının üzerinde yer alan Er Hanedanlar Devri Mimari tabakaları
daha çok ölü gömme adetleri açısından araştırılmış ve
değerlendirilmiştir. Tespit edilen mezarlara göre ölüler bu devirde
eski Mezopotamya geleneklerine göre açılan çukurlara dizler karınlarına
çekik olarak yatırılmakta daha sonra yakılan hafif ateşle manevi
temizlik sağlanarak dünyevi ilişkiler kesilip çukurlar
kapatılmaktadır.Mezar içinde şahsi eşya olarak metal silahlar, Metal
süs eşyaları ve mühürler kült ve seramik kap örnekleri çok sayıda
tespit edilmiştir.
Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ.2850 yılında Akdeniz'e kadar uzandığı
seferinde Mardin'i hükmü altına almıştır. Şehircilik,sulama ve tarım
alanında ileri bir seviyeye ulaşan Sümerler, geniş fetihler sonucu
güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Mardin'i Akadlar'a bırakmışlardır
(MÖ.2820). Akadlar, MÖ.2500 yıllarında Sümerler'le anlaşarak Akad-Sümer
Devletini kurmuşlardır. Prof.Dr Ekrem Memiş'in "Eski Çağ Türkiye
Tarihi" adlı kitabında: "Mezopotamya'da büyük imparatorluk vücuda
getiren Sami Kökenli Akadlar'ın vesikalarından anlaşıldığına göre,
MÖ.3000 sonlarında Mardin Merkez olmak üzere Güneydoğu Anadolu bölgesi
ile Kuzey Mezopotamya'daki Musul ve Kerkük dolaylarında Hurriler adı
ile anılan bir kavim oturuyordu" diye yazar. Mardin, MÖ.2230'lu
yıllarda Elam şehri oldu. Amuri ailesinin altıncı ferdi olan Hamurabi,
Sümer topraklarınıı Babil'in idaresi altına alınca bu kez de Babil
Devleti'ni kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya'ya saldırınca Mardin'i
istila ederek topraklarına katmıştır. (MÖ.2200-1925).
MÖ. 1925 yıllarında Mardin'i işgal eden Hititler bir vıl sonra şehri
terketmişlerdir. İran dolaylarından gelen Ari Irkından Midiller, Mardin
ve çevresini ele geçirmiştir. 500 yıl hüküm süren Midiller bilinmeyen
bir sebepten Mısır'lılara vergiye bağlanmışlar ve bir Midil prensesini
de Mısır Firavunu île evlendirmişlerdir. MÖ. 1367 yılında Midiller
arasında iç savaş çıkmış, bunu fırsat bilen Asur Kralı Asuri Balit
Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır. MÖ. 1190'da Anadolu'dan
gelen bazı Ari ırk kavimleri Mardin'i almışlardır. 60 yıl sonra
I.Tıplalpalasır, Sincar, Nusaybin ve Mardin'den geçerek 20 bin Maşiki
kuvvetinin Koruduğu Kemecin'e' saldırıp onları yendikten sonra Mardin
ve çevresini tekrar ele geçirmiştir. MÖ.1060'da I.Asurnasırbal
zamanında Hititler birleşerek Gılganuş yakınlarında Asurlular'ı
yenmişlerdir.Asurluların tekrardan kuvvetlenmeleri üzerine, Mardin Asur
hakimiyetine girmiştir.MÖ.800 yılına kadar Asurluların elinde kalan
Mardin daha sonra Urartu Krallığı egemenliğine geçmiştir.Urartu Kralı
Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır.
MÖ.612 yılına kadar Sityaniler,MÖ.618 yılında ise İran'dan gelen
Midiler buraları ele geçirmiştir. MÖ.335 yıllarmda Büyük İskender
Mısır'ı aldıktan sonra Mezopotamya'ya gelerek İran'a gitmek için
Mardin'den geçer. Buraları da istila eden İskender'in MÖ.323 yılının 28
Mayıs'ında Babil'de ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay
edilir ve Mardin doğu bölümünde kaldığı için Nikanır denilen General
Slevkos'un payına düşer. (MÖ.311) MÖ. 131'de Mardin ve çevresi Urfa
Krallığı (Abgarlar) topraklarına katıldı. MS.249'da Roma Hükümdarı
Filibos saltanatının 5.yılında bir isyan başlatıp IX. Abgar'ı
memleketten kovmuştur. Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin
edilmiştir..Bu arada Mardin'de Urfa'ya bağlı olduğu için Roma
egemenliğine girmiştir. MS.250 yılında Dakiyos, Pers ülkesini
zaptetmiştir.Bu sırada tahribat gören Nusaybin'i onarmıştır. 330
yılında ateşe ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral Mardin
Kalesinde rahatsızlığı nedeniyle kalır. Kalede kaldığı süre içerisinde
iyi olunca kendisine kasır yaptırıp 12 yıl boyunca burada yaşar. Daha
sonra Kral, memleketi Pers'ten birçok asker ve sivil getirip onları
Mardin'e yerleştirir.442 yılına kadar getirilen insanlar vasıtasıyla
şehirde birçok gelişme olur. 442 yılında halkı kasıp kavuran amansız
bir veba salgını şehri yaşanmaz hale getirir. Yaklaşık 100 sene sonra
Ursiyanos adlı Romalı bir; kumandan büyük bir ekiple Mardin'i 47 yılda
inşa etmeyi başarır ve halkın tekrar buraya gelmesini sağlar. Bu süre
içinde Persler'in ünlü merkezleri olan Dara yeniden inşa edilmiştir.
Mardin'e Bizanslar 640 yılında Hz-Ömer'in kumandanlarından İlyas Bin
Ganem'in işgaline kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Mardin ve
çevresi, 692'de Emeviler'in, 824'te Halife Memnun zamanında Abbasilerin
hakimiyetine girmiştir.Bu dönemde islamiyet hızla yayılmıştır. 885-978
yılları arasında buralarda hüküm süren Hamdaniler'in kaleyi kesin
olarak zaıptedişleri 895 yılına rastlar. Doğal olan kalenin bazı
yerlerine surlar yaptırarak bazı yerlerini de onararak günümüze kadar
dimdik kalmasını sağladılar. 990 yılında ancak Musul'da tutunabilen
Hamdaniler'in topraklarını birer birer ele geçiren Mervaniler, Mardin'i
zapt ederler. Mardin ve çevresinde çarşılar, camiler yaparak
onarımlarla ipek yolu üzerinde bulunan bu önemli şehri ticari açıdan
canlandırırlar.. Alparslan'ın Malazgirt zaferinden sonra Türkler'in
Anadolu'ya ulaşan akınları neticesinde gittikçe zayıflayanı Mervaniler
Devleti Nusaybin'de 1089'da Selçuklular'a yenilerek onların hakimiyeti
altına girer. Artuklular'dan İl Gazi Bey Mardin'i l105'te ele geçirerek
devletin başkenti yapar.Halep'i aldığı gibi Haçlılara karşı giriştiği
mücadeleler dolayısıyla İl Gazi Bey büyük ün kazanır. Antakya Haçlı
Prensi Roger'i yenerek Silvan'ı ele geçirir, İl Gazi' nin ölümünden
sonra oğulları ve yeğenleri devletin basına geçerek Diyarbakır, Harput
Kalesi ve civarına hakim olup, Haçlıları, Frankları, Urfa Kontu'nu,
Bilecik Haçlı Senyör'ünü ve Kudüs Kralı Bodven'i yenerek büyük başarı
kazanırlar. Böylece Artuklular bölgede büyük devlet kurarlar. Bu
devletin 304 yıllık egemenliği sürecinde çok sayıda tarihi camii,
Medrese, hamam ve kervansaray yapılmış, birçok cami, medrese ve
manastır onarılmıştır.
Timur, Artuklular döneminde 1393'te Mardin Kalesini kuşatıp işgal
etmeye çalışsa da başarılı olamaz. Timur 1395 yılının Ramazan ayında
Mardin'i almak için yeni bir kuşatma hazırlıklarına Kızıltepe'de otağı
kurarak başlar. Mardin halkı kaleye sığınarak Timur'un şiddetli
hücumlarına karşı koymak suretiyle o zamanın en büyük ordusu ve
hükümdarlarını başarısızlığa uğratmıştır. Artuklular halkın bu
başarısından dolayı Mardin'i onarma faaliyetine girişirler.15.yüzyılda
güçlenen Karakoyunlular'ın bu devleti ortadan kaldırmak için Mardin'i 2
ikili kuşatması bu girişimleri aksatır. 1409'da halk bu kuşatmaya daha
fazla dayanamayarak yapılan anlaşma gereği şehrin kalesini
Karakoyunlulara teslim eder. Mardin Karakoyunlular'ın egemenliğinde 61
yıl kalır. Bu süreç içerisinde aşiretler ayaklanarak Karakoyunluların
rejimine karşı koyarlar ve devleti zaman zaman ele geçirirler.
Karakoyunluları 1462 yılında yenen Akkoyunlular kalenin egemenliğini de
ele geçirirler. Bu dönemde Mardin'e Paşa olarak gelen Kasım Bey,
Timur'un yakıp yıktığı şehri ve kaleyi onarmaya girişir. Bu
çalışmasının ve başarısını taçlandıran bu güne kadar ihtişamla ayakta
durmayı başaran ve tarihe meydan okuyan Kasın Paşa Medresesini
yaptırır. 16.yüzyılın başında Akkovunlular'ı egemenliğine alan Şahı
İsmail güçlü bir Şii devleti kurmayı başarır. Bu dönemde Anadolu'ya
girip Şiiliği kabul etmeyenleri zalimce öldürmekten geri kalmaz. Bu
durumu gören Mardin hakimi, şehri zulme ve yağmaya karşı, halkı korumak
için kalenin anahtarını kan dökmeden Şah İsmail'e teslim eder. .
Mardin'in kesin olarak Osmanlılar'ın eline geçmesi Mısır seferini
düzenleyen Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleşmiştir. Diyarbakır
(Amid) Valisi Bıyıklı Mehmet Paşa ve Kürt Bilgini İdris-i Bitlisi,
Yavuz Sultan Selim'in emriyle 1516'da Mardin ve kalesini dokuz aydan
fazla kuşatmış, çeşitli illerden gönderilen Osmanlı takviye kuvvetleri,
Doğu Anadolu'dan gelen Kürt Beylerinin kuvvetleriyle birleşerek kaleye
defalarca saldırılar düzenlemiştir. Ancak halkın kahramanca karşı
koyması iki tarafında zor günler geçirmesine neden olmuştur. Kartal
Yuvasına yardım beklentisi boşa çıkınca Bıyıklı Mehmet Paşa ve İdris-i
Bitlisi 7 Nisan l5l7"de Mısır'da bulunan Yavuz Sultan Selim'e kaleye
girmiş olduklarının müjdesini vererek Osmanlı Devletinin ilk halifesini
çok sevindirmişlerdir. 1517 yılında Mardin ve yöresi Osmanlı
topraklarına katılmış, bir sancak durumunda Diyarbakır Beylerbeyliğine
bağlanmıştır. 1518de Mardin Sancağı: Merkez kazası ile Savur ve
Nusaybin nahiyelerinden oluşuyordu. Mardin, uzun müddet
Diyarbakır-Bağdat ve Musul'un Sancağı durumunda kalmıştır. Mardin
sancağında halk: Göçebe ve yerleşik olarak iki bölüme ayrılmaktaydı.
Yerleşik halk inançları açısından: Yahudiler, Hıristiyanlar (Ermeniler,
Süryaniler ve Keldaniler), Müslümanlar ve bir kısım Şemsilerden (Güneşe
tapanlar) oluşuyordu.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Tarihi
Mardin, Mimari, Etnografik, Arkeolojik, Tarihi ve görsel değerleri
île zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğunun şiirsel kentlerinden
biridir. Bölgede yapılan kazılarda MÖ.4500'den başlayarak klasik
anlamda yerleşim gören Mardin; Subari, Hurri, Sümer, Akad, Mitani,
Hitit, Asur, İskit, Babil, Pers, Makkedonya, Abgar, Roma, Bizans, Arap,
Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemine ilişkin bir çok yapıyı bünyesinde
harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesidir. Şehirde bilimsel kazı
yapılacak pek çok önemli alanı vardır. Bunun sonucunda şehrin tarihinin
daha iyi ortaya konulması imkanı yaratacaktır. Mardin'in ne zaman ve
kimler tarafından kurulduğu kesin olarak bilinmiyorsa da kuruluşu eski
yakın doğu tarihine göre Subariler zamanına kadar dayanmaktadır. Alman
Arkeologu Baron Marva Oppenheim'in 1911-1929 yılları arasında yaptığı
kazılardan elde edilen sonuçlara göre: Subariler'in Mezopotamya da
(MÖ.4500-3500) yaşadıklarını bu tespite sebep olarak da Sümer ve Babil
katları arasında buldukları kiremitleri göstermiştir. Gırnavaz
örenyerinde 1932 yılında başlayıp 1991 yilina kadar sürdürülen
Arkeolojik kazı ve araştırmalar sonucunda Gırnavaz'ın MÖ.4000'den M.Ö
7. yüzyıla kadar sürekli olarak yerleşme alanı olduğu
anlaşılmaktadır.MÖ.4000 sonlarına tarihlenen Geç Uruk Devri, Gırnavaz
kalıntılarının en alt kültür tabakasını oluşturmaktadır.Bu Kültür
tabakasının üzerinde yer alan Er Hanedanlar Devri Mimari tabakaları
daha çok ölü gömme adetleri açısından araştırılmış ve
değerlendirilmiştir. Tespit edilen mezarlara göre ölüler bu devirde
eski Mezopotamya geleneklerine göre açılan çukurlara dizler karınlarına
çekik olarak yatırılmakta daha sonra yakılan hafif ateşle manevi
temizlik sağlanarak dünyevi ilişkiler kesilip çukurlar
kapatılmaktadır.Mezar içinde şahsi eşya olarak metal silahlar, Metal
süs eşyaları ve mühürler kült ve seramik kap örnekleri çok sayıda
tespit edilmiştir.
Sümer Kralı Lugarzergiz MÖ.2850 yılında Akdeniz'e kadar uzandığı
seferinde Mardin'i hükmü altına almıştır. Şehircilik,sulama ve tarım
alanında ileri bir seviyeye ulaşan Sümerler, geniş fetihler sonucu
güçlerini kaybedince 30 yıl sonra Mardin'i Akadlar'a bırakmışlardır
(MÖ.2820). Akadlar, MÖ.2500 yıllarında Sümerler'le anlaşarak Akad-Sümer
Devletini kurmuşlardır. Prof.Dr Ekrem Memiş'in "Eski Çağ Türkiye
Tarihi" adlı kitabında: "Mezopotamya'da büyük imparatorluk vücuda
getiren Sami Kökenli Akadlar'ın vesikalarından anlaşıldığına göre,
MÖ.3000 sonlarında Mardin Merkez olmak üzere Güneydoğu Anadolu bölgesi
ile Kuzey Mezopotamya'daki Musul ve Kerkük dolaylarında Hurriler adı
ile anılan bir kavim oturuyordu" diye yazar. Mardin, MÖ.2230'lu
yıllarda Elam şehri oldu. Amuri ailesinin altıncı ferdi olan Hamurabi,
Sümer topraklarınıı Babil'in idaresi altına alınca bu kez de Babil
Devleti'ni kurmuş, ardından Yukarı Mezopotamya'ya saldırınca Mardin'i
istila ederek topraklarına katmıştır. (MÖ.2200-1925).
MÖ. 1925 yıllarında Mardin'i işgal eden Hititler bir vıl sonra şehri
terketmişlerdir. İran dolaylarından gelen Ari Irkından Midiller, Mardin
ve çevresini ele geçirmiştir. 500 yıl hüküm süren Midiller bilinmeyen
bir sebepten Mısır'lılara vergiye bağlanmışlar ve bir Midil prensesini
de Mısır Firavunu île evlendirmişlerdir. MÖ. 1367 yılında Midiller
arasında iç savaş çıkmış, bunu fırsat bilen Asur Kralı Asuri Balit
Mardin ve çevresini topraklarına katmıştır. MÖ. 1190'da Anadolu'dan
gelen bazı Ari ırk kavimleri Mardin'i almışlardır. 60 yıl sonra
I.Tıplalpalasır, Sincar, Nusaybin ve Mardin'den geçerek 20 bin Maşiki
kuvvetinin Koruduğu Kemecin'e' saldırıp onları yendikten sonra Mardin
ve çevresini tekrar ele geçirmiştir. MÖ.1060'da I.Asurnasırbal
zamanında Hititler birleşerek Gılganuş yakınlarında Asurlular'ı
yenmişlerdir.Asurluların tekrardan kuvvetlenmeleri üzerine, Mardin Asur
hakimiyetine girmiştir.MÖ.800 yılına kadar Asurluların elinde kalan
Mardin daha sonra Urartu Krallığı egemenliğine geçmiştir.Urartu Kralı
Mimes zamanında Mardin 50 yıl Urartu idaresinde kalmıştır.
MÖ.612 yılına kadar Sityaniler,MÖ.618 yılında ise İran'dan gelen
Midiler buraları ele geçirmiştir. MÖ.335 yıllarmda Büyük İskender
Mısır'ı aldıktan sonra Mezopotamya'ya gelerek İran'a gitmek için
Mardin'den geçer. Buraları da istila eden İskender'in MÖ.323 yılının 28
Mayıs'ında Babil'de ölümünden sonra komutanları arasında devlet pay
edilir ve Mardin doğu bölümünde kaldığı için Nikanır denilen General
Slevkos'un payına düşer. (MÖ.311) MÖ. 131'de Mardin ve çevresi Urfa
Krallığı (Abgarlar) topraklarına katıldı. MS.249'da Roma Hükümdarı
Filibos saltanatının 5.yılında bir isyan başlatıp IX. Abgar'ı
memleketten kovmuştur. Şehrin Valiliğine de Hapsioğlu Uralyonos tayin
edilmiştir..Bu arada Mardin'de Urfa'ya bağlı olduğu için Roma
egemenliğine girmiştir. MS.250 yılında Dakiyos, Pers ülkesini
zaptetmiştir.Bu sırada tahribat gören Nusaybin'i onarmıştır. 330
yılında ateşe ve güneşe tapan Şad Buhari isminde bir kral Mardin
Kalesinde rahatsızlığı nedeniyle kalır. Kalede kaldığı süre içerisinde
iyi olunca kendisine kasır yaptırıp 12 yıl boyunca burada yaşar. Daha
sonra Kral, memleketi Pers'ten birçok asker ve sivil getirip onları
Mardin'e yerleştirir.442 yılına kadar getirilen insanlar vasıtasıyla
şehirde birçok gelişme olur. 442 yılında halkı kasıp kavuran amansız
bir veba salgını şehri yaşanmaz hale getirir. Yaklaşık 100 sene sonra
Ursiyanos adlı Romalı bir; kumandan büyük bir ekiple Mardin'i 47 yılda
inşa etmeyi başarır ve halkın tekrar buraya gelmesini sağlar. Bu süre
içinde Persler'in ünlü merkezleri olan Dara yeniden inşa edilmiştir.
Mardin'e Bizanslar 640 yılında Hz-Ömer'in kumandanlarından İlyas Bin
Ganem'in işgaline kadar varlıklarını devam ettirmişlerdir. Mardin ve
çevresi, 692'de Emeviler'in, 824'te Halife Memnun zamanında Abbasilerin
hakimiyetine girmiştir.Bu dönemde islamiyet hızla yayılmıştır. 885-978
yılları arasında buralarda hüküm süren Hamdaniler'in kaleyi kesin
olarak zaıptedişleri 895 yılına rastlar. Doğal olan kalenin bazı
yerlerine surlar yaptırarak bazı yerlerini de onararak günümüze kadar
dimdik kalmasını sağladılar. 990 yılında ancak Musul'da tutunabilen
Hamdaniler'in topraklarını birer birer ele geçiren Mervaniler, Mardin'i
zapt ederler. Mardin ve çevresinde çarşılar, camiler yaparak
onarımlarla ipek yolu üzerinde bulunan bu önemli şehri ticari açıdan
canlandırırlar.. Alparslan'ın Malazgirt zaferinden sonra Türkler'in
Anadolu'ya ulaşan akınları neticesinde gittikçe zayıflayanı Mervaniler
Devleti Nusaybin'de 1089'da Selçuklular'a yenilerek onların hakimiyeti
altına girer. Artuklular'dan İl Gazi Bey Mardin'i l105'te ele geçirerek
devletin başkenti yapar.Halep'i aldığı gibi Haçlılara karşı giriştiği
mücadeleler dolayısıyla İl Gazi Bey büyük ün kazanır. Antakya Haçlı
Prensi Roger'i yenerek Silvan'ı ele geçirir, İl Gazi' nin ölümünden
sonra oğulları ve yeğenleri devletin basına geçerek Diyarbakır, Harput
Kalesi ve civarına hakim olup, Haçlıları, Frankları, Urfa Kontu'nu,
Bilecik Haçlı Senyör'ünü ve Kudüs Kralı Bodven'i yenerek büyük başarı
kazanırlar. Böylece Artuklular bölgede büyük devlet kurarlar. Bu
devletin 304 yıllık egemenliği sürecinde çok sayıda tarihi camii,
Medrese, hamam ve kervansaray yapılmış, birçok cami, medrese ve
manastır onarılmıştır.
Timur, Artuklular döneminde 1393'te Mardin Kalesini kuşatıp işgal
etmeye çalışsa da başarılı olamaz. Timur 1395 yılının Ramazan ayında
Mardin'i almak için yeni bir kuşatma hazırlıklarına Kızıltepe'de otağı
kurarak başlar. Mardin halkı kaleye sığınarak Timur'un şiddetli
hücumlarına karşı koymak suretiyle o zamanın en büyük ordusu ve
hükümdarlarını başarısızlığa uğratmıştır. Artuklular halkın bu
başarısından dolayı Mardin'i onarma faaliyetine girişirler.15.yüzyılda
güçlenen Karakoyunlular'ın bu devleti ortadan kaldırmak için Mardin'i 2
ikili kuşatması bu girişimleri aksatır. 1409'da halk bu kuşatmaya daha
fazla dayanamayarak yapılan anlaşma gereği şehrin kalesini
Karakoyunlulara teslim eder. Mardin Karakoyunlular'ın egemenliğinde 61
yıl kalır. Bu süreç içerisinde aşiretler ayaklanarak Karakoyunluların
rejimine karşı koyarlar ve devleti zaman zaman ele geçirirler.
Karakoyunluları 1462 yılında yenen Akkoyunlular kalenin egemenliğini de
ele geçirirler. Bu dönemde Mardin'e Paşa olarak gelen Kasım Bey,
Timur'un yakıp yıktığı şehri ve kaleyi onarmaya girişir. Bu
çalışmasının ve başarısını taçlandıran bu güne kadar ihtişamla ayakta
durmayı başaran ve tarihe meydan okuyan Kasın Paşa Medresesini
yaptırır. 16.yüzyılın başında Akkovunlular'ı egemenliğine alan Şahı
İsmail güçlü bir Şii devleti kurmayı başarır. Bu dönemde Anadolu'ya
girip Şiiliği kabul etmeyenleri zalimce öldürmekten geri kalmaz. Bu
durumu gören Mardin hakimi, şehri zulme ve yağmaya karşı, halkı korumak
için kalenin anahtarını kan dökmeden Şah İsmail'e teslim eder. .
Mardin'in kesin olarak Osmanlılar'ın eline geçmesi Mısır seferini
düzenleyen Yavuz Sultan Selim döneminde gerçekleşmiştir. Diyarbakır
(Amid) Valisi Bıyıklı Mehmet Paşa ve Kürt Bilgini İdris-i Bitlisi,
Yavuz Sultan Selim'in emriyle 1516'da Mardin ve kalesini dokuz aydan
fazla kuşatmış, çeşitli illerden gönderilen Osmanlı takviye kuvvetleri,
Doğu Anadolu'dan gelen Kürt Beylerinin kuvvetleriyle birleşerek kaleye
defalarca saldırılar düzenlemiştir. Ancak halkın kahramanca karşı
koyması iki tarafında zor günler geçirmesine neden olmuştur. Kartal
Yuvasına yardım beklentisi boşa çıkınca Bıyıklı Mehmet Paşa ve İdris-i
Bitlisi 7 Nisan l5l7"de Mısır'da bulunan Yavuz Sultan Selim'e kaleye
girmiş olduklarının müjdesini vererek Osmanlı Devletinin ilk halifesini
çok sevindirmişlerdir. 1517 yılında Mardin ve yöresi Osmanlı
topraklarına katılmış, bir sancak durumunda Diyarbakır Beylerbeyliğine
bağlanmıştır. 1518de Mardin Sancağı: Merkez kazası ile Savur ve
Nusaybin nahiyelerinden oluşuyordu. Mardin, uzun müddet
Diyarbakır-Bağdat ve Musul'un Sancağı durumunda kalmıştır. Mardin
sancağında halk: Göçebe ve yerleşik olarak iki bölüme ayrılmaktaydı.
Yerleşik halk inançları açısından: Yahudiler, Hıristiyanlar (Ermeniler,
Süryaniler ve Keldaniler), Müslümanlar ve bir kısım Şemsilerden (Güneşe
tapanlar) oluşuyordu.