Ben, seni; adını bilmeden sevdim. Ve, “var”lığınla gülüşünü
Ben seni, yaşını bilmeden, gözünü kaşını bilmeden sevdim
Ve, “yar”lığa süzülüşünü
Ben seni sesini duymadan sevdim
Ve duymadan nefesini
Ben seni adını bilmeden sevdim
Ama sevdim
Üşüyüşünü sevdim
Üşüyüşünü sevdim onüçüncü ayın ilk günü
“Gel, ısıt” deyişini
Bekleyişini sevdim beşinci mevsimin gün bitimlerinde, bilerek gelmeyeceğimi
Akşam alacalarının gönlüne yürüyüşünü sevdim
Ve kıpırtısız karanlığa gömülüşünü sevdim
Bir de
Gel, ışıt deyişini
Ben seni adını bilmeden sevdim.
İhtiyacım Cevabım
İsimler koydum sana; bahar yelim çiçek tarlam Gökkuşağım ışığım Kuşkanadım, pembe Rüyam çiy tanem
Seni, adını bilmeden sevince öğrendim seni sevmek için gerekmiyordu ismini bilmem...
Sevdim işte
Ben, seni yaşını bilmeden sevdim Yani bilmeden sevdim deden yaşında mıyım, torununla akran mı
Ben seni gözünü kaşını bilmeden sevdim
Ben seni sesini duymadan sevdim
Ve hatta öğrenmeye korkarken bilmeye kıyamazken seni
Seni sevdim
Seni sevdim
İçime salıncaklar kurdum gönlümün ipleriyle
Oturdun, sallayamadım dokunurum diye korkumdan
Dolaştın boynuma bir sarmaşık gibi okşayamadım
Koklayamadım
Dalgalarını taramamış olan parmaklarım yabancı saçlarına...
Ve hâlâ bilmiyorum gözlerin ne renk Hangi yıldızlar mahpus içinde..?
Ve ben sana hâlâ seni sevdiğimi söyleyemedim!..
Ama ben seni; adını bilmeden, yaşını bilmeden Yüzünü bilmeden, sesini bilmeden...
Seni bilmeden sevdim
Seni, “bilmeden” sevdim
Senin olmadığın ve benim olmadığım bir sokaktaki köşebaşında çarpıştı duygularımız
Döküldü içindekiler ve döküldü içimdekiler
Sen yoktun orda ve ben de yoktum
Ama sevda vardı
Ben seni, yaşını bilmeden, gözünü kaşını bilmeden sevdim
Ve, “yar”lığa süzülüşünü
Ben seni sesini duymadan sevdim
Ve duymadan nefesini
Ben seni adını bilmeden sevdim
Ama sevdim
Üşüyüşünü sevdim
Üşüyüşünü sevdim onüçüncü ayın ilk günü
“Gel, ısıt” deyişini
Bekleyişini sevdim beşinci mevsimin gün bitimlerinde, bilerek gelmeyeceğimi
Akşam alacalarının gönlüne yürüyüşünü sevdim
Ve kıpırtısız karanlığa gömülüşünü sevdim
Bir de
Gel, ışıt deyişini
Ben seni adını bilmeden sevdim.
İhtiyacım Cevabım
İsimler koydum sana; bahar yelim çiçek tarlam Gökkuşağım ışığım Kuşkanadım, pembe Rüyam çiy tanem
Seni, adını bilmeden sevince öğrendim seni sevmek için gerekmiyordu ismini bilmem...
Sevdim işte
Ben, seni yaşını bilmeden sevdim Yani bilmeden sevdim deden yaşında mıyım, torununla akran mı
Ben seni gözünü kaşını bilmeden sevdim
Ben seni sesini duymadan sevdim
Ve hatta öğrenmeye korkarken bilmeye kıyamazken seni
Seni sevdim
Seni sevdim
İçime salıncaklar kurdum gönlümün ipleriyle
Oturdun, sallayamadım dokunurum diye korkumdan
Dolaştın boynuma bir sarmaşık gibi okşayamadım
Koklayamadım
Dalgalarını taramamış olan parmaklarım yabancı saçlarına...
Ve hâlâ bilmiyorum gözlerin ne renk Hangi yıldızlar mahpus içinde..?
Ve ben sana hâlâ seni sevdiğimi söyleyemedim!..
Ama ben seni; adını bilmeden, yaşını bilmeden Yüzünü bilmeden, sesini bilmeden...
Seni bilmeden sevdim
Seni, “bilmeden” sevdim
Senin olmadığın ve benim olmadığım bir sokaktaki köşebaşında çarpıştı duygularımız
Döküldü içindekiler ve döküldü içimdekiler
Sen yoktun orda ve ben de yoktum
Ama sevda vardı