2004'ten beri Türkiye'nin en çok satan ismi o. Allah Belanı Versin, Bas
Gaza, Facebook gibi şarkıları çok konuşuldu. Yeni albümü Haydi Bastır
daha çıkmadan 70 bin sipariş aldı. Peki bütün bunlar nasıl oluyor?
İsmail YK'nın Levent'teki ofisinde Facebook adlı
şarkıyı dinliyoruz. Bilgisayarın başında oturan basın danışmanı, "Bu
şarkı Facebook'ta yıkılıyor. İkinci klip de buna çekilecek," diyor. Tam
karşımdaki duvarda muhtemelen bir hayran tarafından yapılmış olan
İsmail YK resmi asılı. Tatlı bir köpek etrafta koşturuyor. Kartonetini
incelediğim albüm, son beş yıldır Türkiye'nin en çok satan isminin
dördüncü albümü. İçinde 16 şarkı var. Aslında 15. Çünkü diğer
albümlerde olduğu gibi bunda da son şarkı Albüm Özetleri. "O
ne?" diyeceksiniz. Tüm şarkıların nakaratlarının arka arkaya dizilmiş
hali. "Filmlerin teaser'ı var, şarkıların niye olmasın?" diyen İsmail
YK, enteresan fikirlerini hayata geçirip istediği noktaya gelmiş biri.
Hayatındaki hiçbir şey tesadüfi değil. Planlayarak, düşünerek
ilerlemiş. Aslında kendini anlatırken çok iyi bir tüccar olabileceğini
düşünüyorsunuz. Ama 'çakal tüccar' ekolünden değil. Daha ziyade 'iyi
kalpli fırlama çocuk' gibi. Yurtseven Kardeşler'i oluşturan abileri ve
ablası sayesinde müziğin içine doğan, 13 yaşında grupla sahneye çıkan,
sonra yola solo devam etmeye karar veren ('YK' da grup isminden
geliyor), bağlama, gitar, klavye de dahil olmak üzere pek çok enstrüman
çalan Almanya doğumlu bir müzisyen İsmail YK. İlginç müzik tarzı,
dikkat çeken sözleri Haydi Bastır adlı son albümünde de kendini
gösteriyor. Şarkılarının sözlerine baktığınız zaman adeta iki ayrı
karakter görüyorsunuz. Yüksek tempolu şarkılarda, 'yavrum, yerim,
cimciklerim,' gibi kelimeler kullanan havai biri, düşük tempolularda
ise duygusal bir adam. "Şarkıları yazarken illa kendimi anlatmıyorum. Şappur Şuppur albümüyle
çıktığımda çoğu insan beni yaramaz bir çocuk zannetti. Haklılar
aslında. Çünkü klipte şımarık birisiydim. Ama normalde şımarık olmak
iyi bir şey değil," diyor, ezberlediği doğru cümleleri öğretmenine
söyleyen bir ilkokul çocuğu gibi. Zaten şarkılarının ne kadar
tutulduğuna bakarsak, nabza göre şerbet vermeyi iyi biliyor. Fakat bu,
yaptığı şarkıları ya da işini sevmiyor anlamına gelmesin. Şarkılarını
da, tarzını da, bu işin getirisini de götürüsünü de paket halinde
seviyor. Olumsuz tepkilere de kulak asmıyor. "Herkese kendinizi
beğendiremezsiniz. Bugün Madonna'yı bile herkes dinlemiyor. Ben ne
yapabilirim ki?"
- İlk albümünüzü çıkardığınız zaman ne hayal ediyordunuz?
- Hayran kitlemin olmasını istemiştim.
- İlk düşündüğünüz şey bu muydu?
- Şarkılarımı insanlarla paylaşmak istedim. İnsanların beğenmesi de o anlama gelir. Bir hayran kitlesi oluşur.
- Solo albüm yapmaya karar verdiğinizde müzik, giyim, sahne şovu üzerine epey çalışmışsınız. Nasıl bir çalışmaydı bu?
- Büyük markaların ve sanatçıların başarı öykülerini,
menajerleriyle nasıl çalıştıklarını inceledik. Benim çıktığım yıl
tanınmış sanatçıların en çok albüm çıkardığı yıldı. Belki 40 tane
çıkmıştı. Göze çarpmam kolay değildi. Dedim, "40 sanatçı arasından
nasıl sıyrılırım?" Araştırdım ettim. Ben güzel bir kız görmüştüm.
- Nerede?
- Sokakta. O kızı dört sene sonra tekrar gördüm ve tanıdım.
- Nasıl tanıdınız?
- Burasında (kaşının üstünde) bir ben vardı. Ama yakışmıştı ona. Ve
o beni hâlâ unutmamıştım. Dedim ki, "Ben de televizyonlara çıktığım
zaman alnıma bir işaret yapacağım. İkinci görüşlerinde, 'Bu o çocuk,'
diyecekler." Boyayla yaptım işareti.
- Resmen ilgi çekmek için yani?
- Aynen öyle. Kıyafetlerde de öyle. Çocukların çok ilgisini çekiyor mesela.
- Sizinki biraz Robocop gibiydi değil mi?
- Evet. Albüm yaz aylarında çıktı. O kıyafetlerin altında
terliyordum, ölüyordum, pişiyordum. Hiç rahat değildim. Hoşuma da
gitmiyordu aslında biliyor musunuz?
- E niye giyiyordunuz o zaman?
- Çünkü çocukların hoşuna gidiyordu. Onlar için yaptığım
güzelliklerin meyvesini yiyorum şimdi. Altı sene geçti. Dokuz
yaşındakiler şimdi 15'inde, stadyum full. Yadırgayanlar oldu, 'Niye
böyle giyiniyor?' diye.
- Siz o sırada çocukların stadyumu doldurduğu günleri düşünüyordunuz.
- Aynen. Diyordum, "İsmail sık dişini."
- Bu fikirleri siz mi üretiyordunuz?
- Evet, benim başımın altından çıkıyordu.
KUDUR BABY KUDUR BABY
- Peki fikirleri uyguladınız. Ne zaman, "Tamam oluyor bu iş!" dediniz?
- İkinci albümden sonra. Allah Belanı Versin var ya, İsmail YK'yı odak noktasına getirdi. Eleştirenler bile uğur getirdi. Daha çok dikkat çekti. Tanımayan kalmadı.
- Siz ilgi çekmeyi seviyorsunuz değil mi?
- Oo hem de nasıl (gülüyor).
- Eleştiriler karşısında üzülüyor musunuz?
- Yok. Üzülsem müziği bırakmam lazım. Şarkılar tutmamış olsa o
zaman zoruma giderdi. Ama satılan bir albüm eleştirilince bir
kıskançlık mı var diye düşünüyorum.
- Sizce nesi iyi sizin şarkılarınızın?
- Akılda kalıyor ve dinleyenleri anlatıyorum.
- Sizi seven insanların yanı sıra sizi hayretle izleyenler de var. Bunun farkında mısınız?
- "Hayretler içinde," derken?
- Sözleriniz, kıyafetleriniz, klipler... Bazen bir parodi gibi de gözükebiliyor. Komik bir tarafı var.
- Eğer istediklerimi başaramamış olsaydım çok komik olurdu ama
başardığım için çok zekice olduğunu düşünüyorum. Şarkılara nasıl
tepkiler geleceğini önceden tahmin ediyorum. Mesela Facebook bence
çok olumlu, sosyal içerikli bir şarkı. Bir insan diyemez ki, "Bu
saçma." Çünkü o zaman saçma bir sayfaya giriyor. "İsmail YK'nın
şarkılarını dinlemiyorum," diyenlerin, "Facebook olmuş," dediklerini duydum. Hoşuma gitti.
- Albümünüzde Kudur Baby diye enteresan bir şarkı da var.
- (gülüyor) Evet. Ona klip çekerken güzel bir şey yapmak gerekiyor.
"Salla salla," derken erkeğin kıza seksi bir bakışı mesela. Bir de
insanları oynatması gerekiyor.
- Seviyor musunuz oynamayı?
- Oo hem de nasıl.
- Düğüne gitseniz hemen çıkar mısınız piste?
- Hemen çıksam belki dedikodu yaparlar. Derler ki, "Adama bak hemen
kendisini gösteriyor." Ama ilerleyen saatlerde çıkarım. Eğlenmeyi
severim.
- Albümünüz daha çıkmadan
70 bin sipariş almış. Şarkıcıların kan ağladığı bir dönemde
satışlarınızın böyle olması nasıl bir his?
- Çok güzel bir his. Zaten böyle olmasını istiyorduk.
- Herkes istiyor onu.
- Tabii ama çok çalıştık. Ben her şarkıya aynı değeri veriyorum.
Mesela dört-beş şarkı hoşlarına gittiği zaman o albümü almaya değer
bulduklarını düşünüyorum.
- İnsanlar hoşlarına gideni çat diye indiriyorlar artık. Acaba sizin
albümlerinizi alanlar hâlâ CD alma alışkanlığı olan kesimden mi?
- Olabilir. İndiriyorsa da yüzde ikisi bile alsa yeter. Hayran kitlesine çok güveniyorum. Gerçekten sadıklar.
- Hiç düşünüyor musunuz, "İnsanlar beni nasıl bu kadar çok sevdi?" diye?
- Arada bir düşünüyorum tabii ki. Ama sürekli ona kafa yormak da iyi bir şey değil.
- Aileniz nereli?
- Sivaslı. Babam '69 yılında Almanya'ya gitmiş, sonra aileyi yanına almış.
- Bir tek siz mi Almanya doğumlusunuz?
- Evet. Diğerleri Sivas. Ben de Sivassporlu'yum. (Biraz duruyor) Bakalım Haydi Bastır hangi futbol takımına nasip olacak?
- Şarkıyı yaparken onu da mı düşündünüz?
- Aklıma geldi. (gülüyor)
- Aslında sizden iyi tüccar olurmuş.
- Doğru, olabilirdi. (gülüyor)
- Kimleri dinleyerek büyüdünüz?
- Rock müzik dinliyorduk. Jimi Hendrix, Queen, Santana, Ricky King...
Televizyona çıktıkları anda VHS kasetlere kaydederdi abim. Albümlerini
de alırdı. O şarkıları grubumuzla çalışırdık. Aynı zamanda Türk
sanatçıların albümlerini alırdı abim. Mesela Orhan Gencebay. Böylelikle
yaptığımız müzikler hem rock, hem R&B, hem hip hop, hem fantezi
oldu.
- Bu kadar çok tür bir arada olunca aklınız karışmıyor mu?
- Yok. Biz böyle alıştık.
- Siz yaptığınız müziğe ne ad veriyorsunuz?
- Serbest. (gülüyor) Ya da 'YK tarzı' diyebiliriz. Pop desem yanlış
olur, rock desem de. Mesela bu albümde Patlat Gitsinrap rock ama
diğerleri daha farklı. Ben kural takmam. 'Bu rock, aman sakın kemanlar
girmesin,' demem. Mesela Allah Belanı Versin'in altyapısı rock'tı, üstü
otantik bir duyguyu ifade ediyordu.
- O şarkıda bayağı sinirlenmişsiniz galiba.
- Sinirlenmiş bir insan rolü oynadım. Hayal edip yazdım.
- "Beddua geri döner," derler. Korkmadınız mı?
- Yok. Sonuçta bir şarkı o.
Gaza, Facebook gibi şarkıları çok konuşuldu. Yeni albümü Haydi Bastır
daha çıkmadan 70 bin sipariş aldı. Peki bütün bunlar nasıl oluyor?
İsmail YK'nın Levent'teki ofisinde Facebook adlı
şarkıyı dinliyoruz. Bilgisayarın başında oturan basın danışmanı, "Bu
şarkı Facebook'ta yıkılıyor. İkinci klip de buna çekilecek," diyor. Tam
karşımdaki duvarda muhtemelen bir hayran tarafından yapılmış olan
İsmail YK resmi asılı. Tatlı bir köpek etrafta koşturuyor. Kartonetini
incelediğim albüm, son beş yıldır Türkiye'nin en çok satan isminin
dördüncü albümü. İçinde 16 şarkı var. Aslında 15. Çünkü diğer
albümlerde olduğu gibi bunda da son şarkı Albüm Özetleri. "O
ne?" diyeceksiniz. Tüm şarkıların nakaratlarının arka arkaya dizilmiş
hali. "Filmlerin teaser'ı var, şarkıların niye olmasın?" diyen İsmail
YK, enteresan fikirlerini hayata geçirip istediği noktaya gelmiş biri.
Hayatındaki hiçbir şey tesadüfi değil. Planlayarak, düşünerek
ilerlemiş. Aslında kendini anlatırken çok iyi bir tüccar olabileceğini
düşünüyorsunuz. Ama 'çakal tüccar' ekolünden değil. Daha ziyade 'iyi
kalpli fırlama çocuk' gibi. Yurtseven Kardeşler'i oluşturan abileri ve
ablası sayesinde müziğin içine doğan, 13 yaşında grupla sahneye çıkan,
sonra yola solo devam etmeye karar veren ('YK' da grup isminden
geliyor), bağlama, gitar, klavye de dahil olmak üzere pek çok enstrüman
çalan Almanya doğumlu bir müzisyen İsmail YK. İlginç müzik tarzı,
dikkat çeken sözleri Haydi Bastır adlı son albümünde de kendini
gösteriyor. Şarkılarının sözlerine baktığınız zaman adeta iki ayrı
karakter görüyorsunuz. Yüksek tempolu şarkılarda, 'yavrum, yerim,
cimciklerim,' gibi kelimeler kullanan havai biri, düşük tempolularda
ise duygusal bir adam. "Şarkıları yazarken illa kendimi anlatmıyorum. Şappur Şuppur albümüyle
çıktığımda çoğu insan beni yaramaz bir çocuk zannetti. Haklılar
aslında. Çünkü klipte şımarık birisiydim. Ama normalde şımarık olmak
iyi bir şey değil," diyor, ezberlediği doğru cümleleri öğretmenine
söyleyen bir ilkokul çocuğu gibi. Zaten şarkılarının ne kadar
tutulduğuna bakarsak, nabza göre şerbet vermeyi iyi biliyor. Fakat bu,
yaptığı şarkıları ya da işini sevmiyor anlamına gelmesin. Şarkılarını
da, tarzını da, bu işin getirisini de götürüsünü de paket halinde
seviyor. Olumsuz tepkilere de kulak asmıyor. "Herkese kendinizi
beğendiremezsiniz. Bugün Madonna'yı bile herkes dinlemiyor. Ben ne
yapabilirim ki?"
- İlk albümünüzü çıkardığınız zaman ne hayal ediyordunuz?
- Hayran kitlemin olmasını istemiştim.
- İlk düşündüğünüz şey bu muydu?
- Şarkılarımı insanlarla paylaşmak istedim. İnsanların beğenmesi de o anlama gelir. Bir hayran kitlesi oluşur.
- Solo albüm yapmaya karar verdiğinizde müzik, giyim, sahne şovu üzerine epey çalışmışsınız. Nasıl bir çalışmaydı bu?
- Büyük markaların ve sanatçıların başarı öykülerini,
menajerleriyle nasıl çalıştıklarını inceledik. Benim çıktığım yıl
tanınmış sanatçıların en çok albüm çıkardığı yıldı. Belki 40 tane
çıkmıştı. Göze çarpmam kolay değildi. Dedim, "40 sanatçı arasından
nasıl sıyrılırım?" Araştırdım ettim. Ben güzel bir kız görmüştüm.
- Nerede?
- Sokakta. O kızı dört sene sonra tekrar gördüm ve tanıdım.
- Nasıl tanıdınız?
- Burasında (kaşının üstünde) bir ben vardı. Ama yakışmıştı ona. Ve
o beni hâlâ unutmamıştım. Dedim ki, "Ben de televizyonlara çıktığım
zaman alnıma bir işaret yapacağım. İkinci görüşlerinde, 'Bu o çocuk,'
diyecekler." Boyayla yaptım işareti.
- Resmen ilgi çekmek için yani?
- Aynen öyle. Kıyafetlerde de öyle. Çocukların çok ilgisini çekiyor mesela.
- Sizinki biraz Robocop gibiydi değil mi?
- Evet. Albüm yaz aylarında çıktı. O kıyafetlerin altında
terliyordum, ölüyordum, pişiyordum. Hiç rahat değildim. Hoşuma da
gitmiyordu aslında biliyor musunuz?
- E niye giyiyordunuz o zaman?
- Çünkü çocukların hoşuna gidiyordu. Onlar için yaptığım
güzelliklerin meyvesini yiyorum şimdi. Altı sene geçti. Dokuz
yaşındakiler şimdi 15'inde, stadyum full. Yadırgayanlar oldu, 'Niye
böyle giyiniyor?' diye.
- Siz o sırada çocukların stadyumu doldurduğu günleri düşünüyordunuz.
- Aynen. Diyordum, "İsmail sık dişini."
- Bu fikirleri siz mi üretiyordunuz?
- Evet, benim başımın altından çıkıyordu.
KUDUR BABY KUDUR BABY
- Peki fikirleri uyguladınız. Ne zaman, "Tamam oluyor bu iş!" dediniz?
- İkinci albümden sonra. Allah Belanı Versin var ya, İsmail YK'yı odak noktasına getirdi. Eleştirenler bile uğur getirdi. Daha çok dikkat çekti. Tanımayan kalmadı.
- Siz ilgi çekmeyi seviyorsunuz değil mi?
- Oo hem de nasıl (gülüyor).
- Eleştiriler karşısında üzülüyor musunuz?
- Yok. Üzülsem müziği bırakmam lazım. Şarkılar tutmamış olsa o
zaman zoruma giderdi. Ama satılan bir albüm eleştirilince bir
kıskançlık mı var diye düşünüyorum.
- Sizce nesi iyi sizin şarkılarınızın?
- Akılda kalıyor ve dinleyenleri anlatıyorum.
- Sizi seven insanların yanı sıra sizi hayretle izleyenler de var. Bunun farkında mısınız?
- "Hayretler içinde," derken?
- Sözleriniz, kıyafetleriniz, klipler... Bazen bir parodi gibi de gözükebiliyor. Komik bir tarafı var.
- Eğer istediklerimi başaramamış olsaydım çok komik olurdu ama
başardığım için çok zekice olduğunu düşünüyorum. Şarkılara nasıl
tepkiler geleceğini önceden tahmin ediyorum. Mesela Facebook bence
çok olumlu, sosyal içerikli bir şarkı. Bir insan diyemez ki, "Bu
saçma." Çünkü o zaman saçma bir sayfaya giriyor. "İsmail YK'nın
şarkılarını dinlemiyorum," diyenlerin, "Facebook olmuş," dediklerini duydum. Hoşuma gitti.
- Albümünüzde Kudur Baby diye enteresan bir şarkı da var.
- (gülüyor) Evet. Ona klip çekerken güzel bir şey yapmak gerekiyor.
"Salla salla," derken erkeğin kıza seksi bir bakışı mesela. Bir de
insanları oynatması gerekiyor.
- Seviyor musunuz oynamayı?
- Oo hem de nasıl.
- Düğüne gitseniz hemen çıkar mısınız piste?
- Hemen çıksam belki dedikodu yaparlar. Derler ki, "Adama bak hemen
kendisini gösteriyor." Ama ilerleyen saatlerde çıkarım. Eğlenmeyi
severim.
- Albümünüz daha çıkmadan
70 bin sipariş almış. Şarkıcıların kan ağladığı bir dönemde
satışlarınızın böyle olması nasıl bir his?
- Çok güzel bir his. Zaten böyle olmasını istiyorduk.
- Herkes istiyor onu.
- Tabii ama çok çalıştık. Ben her şarkıya aynı değeri veriyorum.
Mesela dört-beş şarkı hoşlarına gittiği zaman o albümü almaya değer
bulduklarını düşünüyorum.
- İnsanlar hoşlarına gideni çat diye indiriyorlar artık. Acaba sizin
albümlerinizi alanlar hâlâ CD alma alışkanlığı olan kesimden mi?
- Olabilir. İndiriyorsa da yüzde ikisi bile alsa yeter. Hayran kitlesine çok güveniyorum. Gerçekten sadıklar.
- Hiç düşünüyor musunuz, "İnsanlar beni nasıl bu kadar çok sevdi?" diye?
- Arada bir düşünüyorum tabii ki. Ama sürekli ona kafa yormak da iyi bir şey değil.
- Aileniz nereli?
- Sivaslı. Babam '69 yılında Almanya'ya gitmiş, sonra aileyi yanına almış.
- Bir tek siz mi Almanya doğumlusunuz?
- Evet. Diğerleri Sivas. Ben de Sivassporlu'yum. (Biraz duruyor) Bakalım Haydi Bastır hangi futbol takımına nasip olacak?
- Şarkıyı yaparken onu da mı düşündünüz?
- Aklıma geldi. (gülüyor)
- Aslında sizden iyi tüccar olurmuş.
- Doğru, olabilirdi. (gülüyor)
- Kimleri dinleyerek büyüdünüz?
- Rock müzik dinliyorduk. Jimi Hendrix, Queen, Santana, Ricky King...
Televizyona çıktıkları anda VHS kasetlere kaydederdi abim. Albümlerini
de alırdı. O şarkıları grubumuzla çalışırdık. Aynı zamanda Türk
sanatçıların albümlerini alırdı abim. Mesela Orhan Gencebay. Böylelikle
yaptığımız müzikler hem rock, hem R&B, hem hip hop, hem fantezi
oldu.
- Bu kadar çok tür bir arada olunca aklınız karışmıyor mu?
- Yok. Biz böyle alıştık.
- Siz yaptığınız müziğe ne ad veriyorsunuz?
- Serbest. (gülüyor) Ya da 'YK tarzı' diyebiliriz. Pop desem yanlış
olur, rock desem de. Mesela bu albümde Patlat Gitsinrap rock ama
diğerleri daha farklı. Ben kural takmam. 'Bu rock, aman sakın kemanlar
girmesin,' demem. Mesela Allah Belanı Versin'in altyapısı rock'tı, üstü
otantik bir duyguyu ifade ediyordu.
- O şarkıda bayağı sinirlenmişsiniz galiba.
- Sinirlenmiş bir insan rolü oynadım. Hayal edip yazdım.
- "Beddua geri döner," derler. Korkmadınız mı?
- Yok. Sonuçta bir şarkı o.