Biliyor musun, artık ağlamıyorum gidişine. Bir muhabbetlik sözüne yanıp tutuşsa da dudaklarımdan dökülmeyi bekleyen cümleler, söz verdim kendime, konuşmayacak dudaklarım sensizken senli günlerine. Yanında uysallaşan yüreğim yanından bile geçmiyor artık huzurun. İçimde senden kalan günlerden soluduğum birkaç yaşamalık nefesle, boşver diyorum, yaşamak da neymiş. Hiçliğim, ölüme davetiye çıkarıyor protokol koltuğuna. Bir yanım sensizlik, bir yanım azrail. Her seferinde ölüm duruyor terazinin ağır basan kefesinde...
Yokluğunda yaşamaya değer biçiyorum, açık arttırmaya çıkarıyorum nefeslerimi, kimse cevap vermiyor içimdeki çığlıklara. Umudum esir düşüyor kumdan kalelerimize. Ellerime kelepçe vuruyor "git" deyişin, esaretim çekilmez oluyor, hayallerim suya düşüyor gözlerinin hayalinde. "Sevmek, sevgilinin bulunduğu cehenneme yürümek, sevgilinin olmadığı cennete de gitmemekmiş." Oysa ben kor ateşlere yürürken, seni uğurluyordum umudun maviliklerine...
Şimdi yeni yolculuklardayım. Umutsuzluğun eşiğinde, cehennemin beşiğinde, hem de henüz hiç uyumamışken kuş tüyü dizlerinde. Ne olurdu sanki gözlerini gözümün yaşına, ellerini avuç içlerimin terine bıraksaydın. Birlikte yaşamanın hazzına bir türlü varamadık biz. Tam tuttum derken ellerini, inşa ettiğimiz kırık köprülerden nehirlere düşüp boğulduk, yüzmeyi hiç bilemedik biz. "Git" dedik birbirimize, gitmeleri hiç sevmediğimiz halde. Sen benden gittin, ben de kendimden. Ama ağlamıyorum bak gidişine. Unuttun mu, gözyaşlarımı hediye ettim ben, beni buralardan alıp sana götüren o kara gözlerine... Ben henüz sensiz yapamıyorum. El ele aşıklar geçiyor bazen, adamın saçı sana benziyorsa yüzümü çeviriyorum. Her kadın bana benziyor biraz; hassas, kaybetmeyi kabullenmiş. Ve her adam sana benziyor; unutkan, vurdumduymaz, boşvermiş. Bu gece, dün gece; gecelerce günlerce, ben henüz sensiz yapamıyorum...
Yokluğunda yaşamaya değer biçiyorum, açık arttırmaya çıkarıyorum nefeslerimi, kimse cevap vermiyor içimdeki çığlıklara. Umudum esir düşüyor kumdan kalelerimize. Ellerime kelepçe vuruyor "git" deyişin, esaretim çekilmez oluyor, hayallerim suya düşüyor gözlerinin hayalinde. "Sevmek, sevgilinin bulunduğu cehenneme yürümek, sevgilinin olmadığı cennete de gitmemekmiş." Oysa ben kor ateşlere yürürken, seni uğurluyordum umudun maviliklerine...
Şimdi yeni yolculuklardayım. Umutsuzluğun eşiğinde, cehennemin beşiğinde, hem de henüz hiç uyumamışken kuş tüyü dizlerinde. Ne olurdu sanki gözlerini gözümün yaşına, ellerini avuç içlerimin terine bıraksaydın. Birlikte yaşamanın hazzına bir türlü varamadık biz. Tam tuttum derken ellerini, inşa ettiğimiz kırık köprülerden nehirlere düşüp boğulduk, yüzmeyi hiç bilemedik biz. "Git" dedik birbirimize, gitmeleri hiç sevmediğimiz halde. Sen benden gittin, ben de kendimden. Ama ağlamıyorum bak gidişine. Unuttun mu, gözyaşlarımı hediye ettim ben, beni buralardan alıp sana götüren o kara gözlerine... Ben henüz sensiz yapamıyorum. El ele aşıklar geçiyor bazen, adamın saçı sana benziyorsa yüzümü çeviriyorum. Her kadın bana benziyor biraz; hassas, kaybetmeyi kabullenmiş. Ve her adam sana benziyor; unutkan, vurdumduymaz, boşvermiş. Bu gece, dün gece; gecelerce günlerce, ben henüz sensiz yapamıyorum...