Kıskanırım ben seni, bensiz dokunduğun sayfaların ağıtlarından...
Dirseklerimden akar kan aşağıya yavaş yavaş da, söylemem sana...
Çocuk oyunlarına saklarım içimdeki ağlayan çiçeği...
Bilirim kıyamazsın koparmaya, içime düşmüş canların tazeliğini...
Sarılınca alacağını bilirim de, ses etmem sana...
Çünkü bir tek sen çözersin geceyi bağlandığı yerden; gözgözü görmez olsa bile...
İlk yarışım bu seninle... Yeni birgüne yetişmeye çalışıyor kalbimizden söktüklerimiz...
bir sen...
bir ben...
Hangimiz önce yolculuğunu tamamlayacak bilinmez ama; sana gelirken aldığım hazzı anlatmak da bana düşmez... O yüzden bıraktım peşi sıra gelen sözcüklerin dertlerini dillendirmeye usulca...
Önce rahat bir yer hazırlayıp kendime, bakışlarından kalan birkaç dakikalık esintiyi, savurdum saçlarımdan aşağıya.
Sonra, fısıltıyla karışık kulağıma bir pazar gecesinin seslerini mühürledim.
Canında yaşattığın bir diğer parçayı da alıp sakladım içime... Ara sıra takılırsam alıp koynuma öpeyim diye...
ve işte yolculuğumuz böylece başladı...
Farzet ki şehrin caddelerinden geçiyoruz, sarmaş dolaş... Elimizde avuçlarımızın tene vuran sıcaklığı, gözlerimizde tatlı bir sonbahar...
Rengarenk kuşanmışız sevdamızı...
Her ayak basışımızda, birbirimizden ayrı geçirdiğimiz günlerin hesabını soruyoruz kaldırımlara... Aşk yanyanalığımızda resmiyet kazanıyor, hiç olmamışçasına...
Tende huzur var...
Şehir şebekesi itinayla geceyi bitirmek için çabalasa da; bir yolunu bulup yine aşkı simsiyah giydin bak işte...
Dirseklerimden akar kan aşağıya yavaş yavaş da, söylemem sana...
Çocuk oyunlarına saklarım içimdeki ağlayan çiçeği...
Bilirim kıyamazsın koparmaya, içime düşmüş canların tazeliğini...
Sarılınca alacağını bilirim de, ses etmem sana...
Çünkü bir tek sen çözersin geceyi bağlandığı yerden; gözgözü görmez olsa bile...
İlk yarışım bu seninle... Yeni birgüne yetişmeye çalışıyor kalbimizden söktüklerimiz...
bir sen...
bir ben...
Hangimiz önce yolculuğunu tamamlayacak bilinmez ama; sana gelirken aldığım hazzı anlatmak da bana düşmez... O yüzden bıraktım peşi sıra gelen sözcüklerin dertlerini dillendirmeye usulca...
Önce rahat bir yer hazırlayıp kendime, bakışlarından kalan birkaç dakikalık esintiyi, savurdum saçlarımdan aşağıya.
Sonra, fısıltıyla karışık kulağıma bir pazar gecesinin seslerini mühürledim.
Canında yaşattığın bir diğer parçayı da alıp sakladım içime... Ara sıra takılırsam alıp koynuma öpeyim diye...
ve işte yolculuğumuz böylece başladı...
Farzet ki şehrin caddelerinden geçiyoruz, sarmaş dolaş... Elimizde avuçlarımızın tene vuran sıcaklığı, gözlerimizde tatlı bir sonbahar...
Rengarenk kuşanmışız sevdamızı...
Her ayak basışımızda, birbirimizden ayrı geçirdiğimiz günlerin hesabını soruyoruz kaldırımlara... Aşk yanyanalığımızda resmiyet kazanıyor, hiç olmamışçasına...
Tende huzur var...
Şehir şebekesi itinayla geceyi bitirmek için çabalasa da; bir yolunu bulup yine aşkı simsiyah giydin bak işte...