İşte Uluç'un yazısı...
Yaşlanınca yalnızlık kader mi?..
Ayşe, kadının kaderi gibi yazdı, yaşlanınca yalnızlığı.. "Bir gün
hepimiz yalnız kalacağız, hazır olalım" diyerek.. Gündem oldu.. Yığınla
ünlü kadın konuştu.. Çoğu paylaştı Ayşe'nin fikrini..
Yaşlanınca yalnız kalmak kadının kaderi.. Çünkü, erkeği, onu daha genç bir kadın için terk ediyor..
Daha genç birisi için terk edilmek ille de kader mi?.. Bilemem.. Etrafım yaşlanmış, ama terk edilmemiş yığınla kadınla dolu..
Ve de böyle bir kader varsa, bu ille de kadınların mı?..
İşte ben..
Erkeğim ve terk edildim..
Terk edilme sebebim de yaşım..
Kadın Hıncal'ı yaşından dolayı terk etti..
Adını bildiği gibi biliyor ki, onu benim kadar sevecek, ona benim kadar
sahiplenecek, ona benim kadar destek olacak birini daha bulması mümkün
değil..
Bana söylediği sevgi sözcüklerini, bana yaptığı sevgi jestlerini, en romantik masallarda bulamazsınız.
Bunca aşk yaşadım, bu kadar yoğun bir sevgi seli içinde kalmadım..
O zaman niye bitti Ayşe, söyle bakalım!..
Yani.. Yaşlılıkta yalnızlık, sadece kadınları bekleyen son değil..
Erkek de, sırf, sadece, yalnızca bu sebepten terk edilebiliyor..
Peki neden "Kadın" görünüyor sadece ortada?..
Erkeğin kadını terk edecek gücü var, kadının yok da ondan..
Erkek "Bu ilişki artık bitti" dediğinde kalkıp gidebiliyor evden rahatça..
Ne geçim zorluğu var, ne yalnızlık korkusu.. Hali, vakti, fiziği
yerindeyse birini bulacağından emin.. Ya da bulmuş zaten, ondan
gidiyor..
Kadın maddi, manevi zayıf genelde.. Terk ederse, kendisinin de yalnız
kalacağını düşünüyor.. Yaşam, geçim sıkıntısına düşeceğinden korkuyor
düşünüyor.. "Otur oturduğun yerde" diyor kendine..
Ama ekonomik özgürlüğü varsa.. Ama erkeğini terk eder etmez, peşine
yığınla başkasının takılacağından eminse, o zaman tüm yaşananların
üzerine sünger çekip, gidiyor tereddüt etmeden..
Ayşe'ye itirazım..
Yalnızlık kader değil.. Kader sanmak.. Boyun eğmek, yenilmek..
Oysa dışarıda dünya var.. Her yaş için dünya var, yepyeni kurulan.. Yeter ki boyun eğilmesin.. Yeter ki hayata küsülmesin..
Dün elime geçti, Sibel Bengü'nün dizeleri..
"Boş ver be yaşı başı!.. Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver" diye başlayan..
"Yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş, sen mi biteceksin? çekeceksen bile bayrağı,
'yaşadım ulan dibine kadar' diyemeyecek misin?.." diye de biten..
Kaldı ki.. Biz azınlığız, "Yaşlı" diye terk edilenler, edenler..
Şöyle bakın çevrenize.. Çoğunluk, aşklarını, sevgilerini,
sımsıcaklıklarını sonuna dek taşıyanlar, yaşlılığı birlikte
yaşayanlarda değil mi?..
Çok yakından çarpıldık, çok yakından incindik, çok yakından yaşadık diye, haksız, umutsuz genellemeler yapmak çok yanlış Ayşe..
Kader, kaderine razı olanların savunmasıdır!.
Ben ayaktayım.. Yeni aşklar yaşamak için..
"Yaşadım ulan dibine kadar" demek için, giderken..
Yaşlanınca yalnızlık kader mi?..
Ayşe, kadının kaderi gibi yazdı, yaşlanınca yalnızlığı.. "Bir gün
hepimiz yalnız kalacağız, hazır olalım" diyerek.. Gündem oldu.. Yığınla
ünlü kadın konuştu.. Çoğu paylaştı Ayşe'nin fikrini..
Yaşlanınca yalnız kalmak kadının kaderi.. Çünkü, erkeği, onu daha genç bir kadın için terk ediyor..
Daha genç birisi için terk edilmek ille de kader mi?.. Bilemem.. Etrafım yaşlanmış, ama terk edilmemiş yığınla kadınla dolu..
Ve de böyle bir kader varsa, bu ille de kadınların mı?..
İşte ben..
Erkeğim ve terk edildim..
Terk edilme sebebim de yaşım..
Kadın Hıncal'ı yaşından dolayı terk etti..
Adını bildiği gibi biliyor ki, onu benim kadar sevecek, ona benim kadar
sahiplenecek, ona benim kadar destek olacak birini daha bulması mümkün
değil..
Bana söylediği sevgi sözcüklerini, bana yaptığı sevgi jestlerini, en romantik masallarda bulamazsınız.
Bunca aşk yaşadım, bu kadar yoğun bir sevgi seli içinde kalmadım..
O zaman niye bitti Ayşe, söyle bakalım!..
Yani.. Yaşlılıkta yalnızlık, sadece kadınları bekleyen son değil..
Erkek de, sırf, sadece, yalnızca bu sebepten terk edilebiliyor..
Peki neden "Kadın" görünüyor sadece ortada?..
Erkeğin kadını terk edecek gücü var, kadının yok da ondan..
Erkek "Bu ilişki artık bitti" dediğinde kalkıp gidebiliyor evden rahatça..
Ne geçim zorluğu var, ne yalnızlık korkusu.. Hali, vakti, fiziği
yerindeyse birini bulacağından emin.. Ya da bulmuş zaten, ondan
gidiyor..
Kadın maddi, manevi zayıf genelde.. Terk ederse, kendisinin de yalnız
kalacağını düşünüyor.. Yaşam, geçim sıkıntısına düşeceğinden korkuyor
düşünüyor.. "Otur oturduğun yerde" diyor kendine..
Ama ekonomik özgürlüğü varsa.. Ama erkeğini terk eder etmez, peşine
yığınla başkasının takılacağından eminse, o zaman tüm yaşananların
üzerine sünger çekip, gidiyor tereddüt etmeden..
Ayşe'ye itirazım..
Yalnızlık kader değil.. Kader sanmak.. Boyun eğmek, yenilmek..
Oysa dışarıda dünya var.. Her yaş için dünya var, yepyeni kurulan.. Yeter ki boyun eğilmesin.. Yeter ki hayata küsülmesin..
Dün elime geçti, Sibel Bengü'nün dizeleri..
"Boş ver be yaşı başı!.. Gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver" diye başlayan..
"Yaş 70'e gelse bile, hayat daha bitmemiş, sen mi biteceksin? çekeceksen bile bayrağı,
'yaşadım ulan dibine kadar' diyemeyecek misin?.." diye de biten..
Kaldı ki.. Biz azınlığız, "Yaşlı" diye terk edilenler, edenler..
Şöyle bakın çevrenize.. Çoğunluk, aşklarını, sevgilerini,
sımsıcaklıklarını sonuna dek taşıyanlar, yaşlılığı birlikte
yaşayanlarda değil mi?..
Çok yakından çarpıldık, çok yakından incindik, çok yakından yaşadık diye, haksız, umutsuz genellemeler yapmak çok yanlış Ayşe..
Kader, kaderine razı olanların savunmasıdır!.
Ben ayaktayım.. Yeni aşklar yaşamak için..
"Yaşadım ulan dibine kadar" demek için, giderken..