hani bazen,
gitmek için büyük kavgalar gerekmez..
hani bazen,
herşeyim dediğimiz, birden herhangi birine dönüşüvermiştir..
duvarlar işitmese bile şahittir; gidenin ona adanmış bir hayatı
nasıl da talan ettiğine..
zaman, verilen emeğe acıyıp dur emri vermiştir duvardaki askerine..
hani o birileri giderken
valizine eklemeyi unutmuştur da hissedilen acıyı;
ne ile dindireceğinin telaşı sarmıştır ortalığı..
gözleri insanın..
gözleri çare ararcasına koltuktan,yastıktan,vazodan
kırılan bir kalbe yoldaş olsun diye
kırıp dökecek birşeyler aramanın derdindedir..
ortalığı kaplayan suskunluk
göğsüne çöreklenmiş burkulurken içine içine
sen payına düşenin karşısında artık iyice acizsindir..
ve artık sözün bittiği o an,
"gitme" ile "neden" ler arasında gidip gelen dudaklarının
neden titrediğini anlamaya başlamışsındır..
kapıları kapanmıştır koskoca şehrin
gidecek yerin yoktur kendinden başka
ve koskoca bir aşkın ağırlığı çökmüşken üzerine,
sızıları daha bir körükledikçe akşam
sen daha fazla dayanamayıp kapanmışsındır
kaderin ayakları dibine
lanet olsunlar süzülüp birikmektedir gamzelerinde..
ne varsa mutluluğa dair yok olmakta...
ve sen çaresizce başın iki elin arasına emanet
ağlamaklısındır..
...
Tam da istediği gibi üzerine geçiriverdiğin yalnızlık elbisesi
kıvrandırırken seni iki büklüm,
isyanlar savurursun o sessizlikte "neden allahım!neden" diye..
bağırdıkça titreyen kalbine acır,
kış mevsiminin layık görüldüğü tek kişinin
kendin olduğunu sanırsın..
2. bölüm
değil işte..
dünden ders alıp bugünün tadını çıkartarak yaşayanlarındır "en mutlu yarın"
-hatırla-
ve unutma
ancak dik durmaya devam edip gülümseyebildiğin sürece
o yaşanamamışlıkların daha bir boğacağını gideni..
şimdi sil gözlerine kök salmış şu umutsuzluğu
tükenmişliği ile aynaları korkutmasına izin verme mimiklerinin
sen gülümse..
gülümse ve güç ver ki gözlerine;
bir bahar sabahı, pencereni tıklattığında aşk
tutulan dillerin yerine "hoşgeldin" diyebilsin sevdiceğine..
yalan mı?
gitmek için büyük kavgalar gerekmez..
hani bazen,
herşeyim dediğimiz, birden herhangi birine dönüşüvermiştir..
duvarlar işitmese bile şahittir; gidenin ona adanmış bir hayatı
nasıl da talan ettiğine..
zaman, verilen emeğe acıyıp dur emri vermiştir duvardaki askerine..
hani o birileri giderken
valizine eklemeyi unutmuştur da hissedilen acıyı;
ne ile dindireceğinin telaşı sarmıştır ortalığı..
gözleri insanın..
gözleri çare ararcasına koltuktan,yastıktan,vazodan
kırılan bir kalbe yoldaş olsun diye
kırıp dökecek birşeyler aramanın derdindedir..
ortalığı kaplayan suskunluk
göğsüne çöreklenmiş burkulurken içine içine
sen payına düşenin karşısında artık iyice acizsindir..
ve artık sözün bittiği o an,
"gitme" ile "neden" ler arasında gidip gelen dudaklarının
neden titrediğini anlamaya başlamışsındır..
kapıları kapanmıştır koskoca şehrin
gidecek yerin yoktur kendinden başka
ve koskoca bir aşkın ağırlığı çökmüşken üzerine,
sızıları daha bir körükledikçe akşam
sen daha fazla dayanamayıp kapanmışsındır
kaderin ayakları dibine
lanet olsunlar süzülüp birikmektedir gamzelerinde..
ne varsa mutluluğa dair yok olmakta...
ve sen çaresizce başın iki elin arasına emanet
ağlamaklısındır..
...
Tam da istediği gibi üzerine geçiriverdiğin yalnızlık elbisesi
kıvrandırırken seni iki büklüm,
isyanlar savurursun o sessizlikte "neden allahım!neden" diye..
bağırdıkça titreyen kalbine acır,
kış mevsiminin layık görüldüğü tek kişinin
kendin olduğunu sanırsın..
2. bölüm
değil işte..
dünden ders alıp bugünün tadını çıkartarak yaşayanlarındır "en mutlu yarın"
-hatırla-
ve unutma
ancak dik durmaya devam edip gülümseyebildiğin sürece
o yaşanamamışlıkların daha bir boğacağını gideni..
şimdi sil gözlerine kök salmış şu umutsuzluğu
tükenmişliği ile aynaları korkutmasına izin verme mimiklerinin
sen gülümse..
gülümse ve güç ver ki gözlerine;
bir bahar sabahı, pencereni tıklattığında aşk
tutulan dillerin yerine "hoşgeldin" diyebilsin sevdiceğine..
yalan mı?