Tam
bulduğum anda yitirmiştim seni. İlk kez kapıma gelen ilkbahar, yine
sonbahara bırakmıştı kendini. Oysa bir deniz bulmuştum gözlerinde.
Hırçın dalgaların vururdu her gece kıyı şehirlerine. Tamamlanmıştık,
yüreğim ve sevgim el uzatmıştı senin o narin, kuğu ellerine. Sonra
gittin... Bir tek bendeki izin kalmıştı geriye.
Günler haftaları kovaladı, haftalar ayları... Artık ne bir umut
kalmıştı adını fısıldayan, ne de bir yaş akan göz pınarlarımdan.
Bulduğum gibi yitirmiştim seni. Mısralarımda büyüyen hasret
kucaklayamamıştı yağmur gibi hızlı, sevgi gibi kalıcı bedenini.
Sonra geldin! Yüzyıllardır görmediğim, besbelli rengini bile unuttuğum
o gökyüzünü dünyama sen mi yerleştirdin? Sabahlara hasret odama
gülüşünle güneş doğuyor, evet nihayet, aksediyor pencereden yatağıma
masumca...
Geldin! Her duygudan birer tutam alınmış tarifinle işte karşımda
kusursuz yüreğin. Nasıl bir süpriz bu, bayram mı geldi? Topraklar
üzerine yeşilleri serdi. Öylesine ihtişamlı, öylesine güzelsin ki bu
mutluluk hayallerimdeki dünya gibi.
Şimdi başımı omzuna yaslamalı ve seyretmeliyim kuşların birlikte dans
ettiği hülyalarını. Bir dünya kurmalı ve orada yaşamalıyız, ellerimizde
şairlerin gül kokulu mısraları. Sonra büyütmeliyiz bu masum sevdayı.
Her bakışında gözlerinin gözlerime, bir yanardağ uyanmalı.
Bir gün gelse de "son" başucumuza, ölüm bile bu masalı
sonlandıramamalı. Ve ahirette, o gerçek mevkide benim ellerim seni,
senin ellerin beni aramalı...
Aşk dediğin sonsuz olmalı..
bulduğum anda yitirmiştim seni. İlk kez kapıma gelen ilkbahar, yine
sonbahara bırakmıştı kendini. Oysa bir deniz bulmuştum gözlerinde.
Hırçın dalgaların vururdu her gece kıyı şehirlerine. Tamamlanmıştık,
yüreğim ve sevgim el uzatmıştı senin o narin, kuğu ellerine. Sonra
gittin... Bir tek bendeki izin kalmıştı geriye.
Günler haftaları kovaladı, haftalar ayları... Artık ne bir umut
kalmıştı adını fısıldayan, ne de bir yaş akan göz pınarlarımdan.
Bulduğum gibi yitirmiştim seni. Mısralarımda büyüyen hasret
kucaklayamamıştı yağmur gibi hızlı, sevgi gibi kalıcı bedenini.
Sonra geldin! Yüzyıllardır görmediğim, besbelli rengini bile unuttuğum
o gökyüzünü dünyama sen mi yerleştirdin? Sabahlara hasret odama
gülüşünle güneş doğuyor, evet nihayet, aksediyor pencereden yatağıma
masumca...
Geldin! Her duygudan birer tutam alınmış tarifinle işte karşımda
kusursuz yüreğin. Nasıl bir süpriz bu, bayram mı geldi? Topraklar
üzerine yeşilleri serdi. Öylesine ihtişamlı, öylesine güzelsin ki bu
mutluluk hayallerimdeki dünya gibi.
Şimdi başımı omzuna yaslamalı ve seyretmeliyim kuşların birlikte dans
ettiği hülyalarını. Bir dünya kurmalı ve orada yaşamalıyız, ellerimizde
şairlerin gül kokulu mısraları. Sonra büyütmeliyiz bu masum sevdayı.
Her bakışında gözlerinin gözlerime, bir yanardağ uyanmalı.
Bir gün gelse de "son" başucumuza, ölüm bile bu masalı
sonlandıramamalı. Ve ahirette, o gerçek mevkide benim ellerim seni,
senin ellerin beni aramalı...
Aşk dediğin sonsuz olmalı..