Film Gibi Ask Hikayesi Kayyto10


Join the forum, it's quick and easy

Film Gibi Ask Hikayesi Kayyto10
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
İsmail YK'nın 2015 Albümü Çıkmıştır!

Bağlı değilsiniz. Bağlanın ya da kayıt olun

Film Gibi Ask Hikayesi

Aşağa gitmek  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

1Film Gibi Ask Hikayesi Empty Film Gibi Ask Hikayesi C.tesi 14 Mart 2009 - 13:31

böCükk

böCükk
Ölümüne YK'Cı
Ölümüne YK'Cı

Ferit kendini bildi bileli kalp hastalığıyla boğuşurdu. Yirmi altı yaşında olmasına rağmen kalbide yorgundu, kalp hastalığından bıkan bedenide, ruhu da.
Çok küçük yaşlarda yakalanmıştı bu hastalığa. Kalp kapakçıkları çok erken yaşta çürümeye ve iş görmemeye başlamış. Kalbinin kalınlaşan kısımları her adım atışında nefesini daha da zorlar hale gelmişti.
Doktorlar kalbin mutlaka değişmesi gerektiğini söylüyorlardı fakat bir türlü uygun kalp bulunamıyordu.
Ferit her geçen gün umudunu kaybediyor. Ölüme her gün biraz daha yaklaştığını hissediyordu. Ama ölümü yakıştıramıyordu kendisine. Daha o kadar genç, o kadar hayatın başındaydı ki.
Daha yapacağı yüzlerce şey vardı. Bir an önce sağlığına kavuşmak, âşık olmak, sevmek, sevilmek, baba olmak istiyordu. Her gün yazdığı öykülerini şiirlerini bir kitaba toplamak, tanınmış iyi bir yazar olmak istiyordu.
Hastalığının iyice artmasından dolayı dondurduğu üniversite kaydını iptal etmek, okuluna devam etmek.Başarılı bir muhasebeci olmak. Günün birinde kendi ofisini açmak istiyordu.
Hayata dair öyle güzel planları vardı ki. Eğer uygun kalp bulunup sağlığına geri dönebilirse bütün bunların bir rüya olmadığını, gerçekleşeceğini biliyordu.
Şu anda tek umudu, tek hayali uygun bir kalp bulunup sağlığına kavuşmasıydı.
O akşamüstü çalan telefon Ferit’inde, ailesinin de hayatlarının dönüm noktası olan telefondu. Telefonda hastanenin numarasını görünce şaşırdı Ferit. İçi sevinç doldu. Beklenen olmuş, uygun kalp bulunmuştu. Başka ne için arayacaklardı ki hastaneden. Titreyen bir sele açtı telefonu.
Karşısına çıkan doktor müjdeyi vermiş. Uygun dokudaki kalbin bulunduğunu, hemen yarın ameliyata gireceğini haber vermişti.
İçi içine sığmıyordu Ferit’in. Nihayet hayata dönebilecekti. Artık yaşayacaktı. Artık daha mutlu ve daha sağlıklı olacaktı.
Ertesi gün ameliyat için hastaneye geldiğinde heyecandan eli ayağı titriyordu. Ameliyata hazırlandı. Tam ameliyathanenin kapısında aklına hayatının sorusu takıldı.
“Acaba bana kimin, nasıl bir insanın kalbini takıyorlar?”
Sorgulu gözlerle hemşireye baktı. “Bana kimin kalbini takıyorlar?” dedi. Hemşire sorusuna cevap vermedi. İlgisizce işini yapmaya devam etti.
Ferit ameliyata girdi.
Ameliyat çok başarılı geçmişti. Bulunan kalp vücutla uyum sağlamış. Ferit sağlığına kavuşmuştu.
Ferit hastanede sağlık durumu her geçen gün iyiye gidiyordu. Sağlığına kavuştuğu için çok mutluydu. Ameliyattan üç hafta sonra hastaneden taburcu oldu. Hastaneden çıkarken Ferit içinde, ailesi içinde bayram günüydü.
Hastanenin kapısında bir kadınla karşılaştı. Kadının daha önce hiç görmemişti. Tanımıyordu. Kadın ona acıyla ve umut dolu gözlerle baktı. Ferit’in içi titredi.
Günler geçiyordu. Ferit sağlığına kavuşmuştu. Mutluydu. Her sabah erkenden uyanır, pencereyi açar, sabah havasını, sabahın güzel kokusunu içine çeker. Sağlığına kavuşturduğu için Allah’a şükür ederdi.
Artık yavaş, yavaş hayallerinin peşinde koşmaya hazırlanıyordu. Her gün şiirler, öyküler yazıyor. Bazı edebiyat dergilerinde yayımlıyor. Gelen olumlu yorumlar onu bir kez daha hayata bağlıyordu. Hayatta olmak, nefes alabilmek, başarmak olağanüstü bir duyguydu.
O gün üniversitedeki dondurduğu kaydını yeniletmek için evden çıktığında kendini o kadar mutlu ve enerjik hissediyordu ki. Yolda takip ediliyormuşçasına bir hisse kapıldı. Arkasına dönüp baktığında hastane çıkışında göz göze geldiği kadın vardı. Yine göz göze geldiler. Ferit gülümseyip başıyla selam vardı. Kadına doğru ilk adımı attığında kadın koşarak uzaklaştı Ferit’ten.
Günler geçti. Ferit okuluna devam ediyordu. Hayatında her şey tam istediği gibi gidiyordu. Bu sırada o kadına birkaç kez daha rastladı. Her yanına gitmek istediğinde kadın koşarak uzaklaşıyordu Ferit’ten.
Bir gece yatağına yattı. Bir türlü uyku tutmuyordu. Yatakta dönüp durdu, kalktı, gezindi. Tekrar yatağına yattı ve geçmişini düşünmeye başladı.
Son birkaç aya kadar çok zor, hasta ve umutsuz bir yaşamı vardı. Ama çok şükür bulunan kalp sayesinde bütün kötü günler geride kalmıştı.
Sonra kalbinin, şimdi göğsünün ortasında atan, ona hayat veren kalbinin geçmişini düşündü. Acaba kime aitti? Acaba şu anada kalbini taşıdığı insan nasıl bir insandı? Sevdikleri, çocukları var mıydı? Ne iş yapıyordu? Kadın mıydı yoksa erkek mi? Hiçbirini bilmiyordu.
O gece bütün bunları düşünürken sabahı yaptı. Kafasında bir sürü soru vardı. Günler sonra ilk kez sabah havasını içine çekmedi. Düşüncelerle kalktı yataktan, canı kahvaltı bile etmek istemedi. Dışarıya çıkmak istiyordu bir an önce. Hemen giyinip çıktı. Çok dalgındı.
Günlerdir onu takip eden kadının önünden geçmiş onu bile fark etmemişti. Kafasında sadece kalbinin geçmişi vardı.
O’na hayat veren kalbin sahibinin kim olduğunu öğrenmek istiyordu. Eğer ailesi varsa, gidip ailesiyle tanışmak, onlara teşekkür etmek, bir ihtiyaçları varsa onları karşılamak, onlardan helallik almak istiyordu.
Günlerce kafasında soru işaretleriyle dolaştıktan sonra kararını verdi. Gidip doktoruyla konuşacaktı. Doktoru mutlaka bilirdi kalbin sahibini.
Doktoruna gitti. Durumu, kafasındaki soru işaretlerini anlattı. Doktor pek bir şey söylemek istemedi ama Ferit’in üzüldüğünü ve kararlı olduğunu görünce anlatmaya karar verdi.
“Sana kalbini veren yani Burak Bey. Bizim hastanede psikiyatri servisinde depresyon teşhisiyle tedavi gördü bir süre. Zamanında iyi bir işi, iyi bir ailesi varmış. Bir kıza sevdalanmış ama ailesi kızı kabul etmemişler. Neden bilmiyorum. Çok uğraşmış olmamış. Sonrada kızı başka bir adamla görmüşler. İşte bu noktada geldi bize tedaviye. İçine kapanık, sürekli düşünen, sürekli kalbini tutan genç bir adamdı.
İşte evinin adresi istersen gidip ailesiyle konuşabilirsin” dedi.
Ferit çok üzülmüştü kalbinin hikâyesine. Demek ki kalbi bir kadının aşkıyla doluydu. Aşk acısıyla yaralıydı kalbi. Adresi alıp hemen yola çıktı.
Kapıyı çaldığında üzgün yüzlü bir kadın açtı kapıyı. “Buyur evladım” dedi. Ferit:
“Teyzeciğim. Ben Ferit. Oğlunuzun kalbini bağışladığınız, şu anda Burak Bey’in kalbi sayesinde yaşayan kişiyim.” Dedi.
Kadın o anda yaşlı gözlerle sarıldı Ferit’e. Oğlum, yavrum diye inliyor, delicesine ağlıyordu. Aradan epey bir zaman geçti. Kapının önünde öylece kalakalmışları.Kadın Ferit’in boyuna sarılmayı bıraktı. Dikkatle yüzüne, gözlerine bakıyordu Ferit’in. Sesi titreyerek içeri davet etti.
Duvarlarda aynı adamın bir sürü fotoğrafı vardı. Kadın fotoğraflardan birisini eline aldı.
İşte oğlum, Burak’ı
m bu. Canına kıydı. Bir hiç yüzünden astı kendini. Bize tek vasiyeti “Kalbim yaşasın” oldu. “Çünkü kalbimde Esma var. Esma için, ona olan aşkım için kalbim başka bir vücutta da olsa yaşasın” diye bir mektup bırakmış” dedi.
Sonra Ferit’in soru sormasını ya da herhangi bir şey söylemesini beklemeden. Devam etti.
“Esma, Burak’
ı
mın sevgilisiydi ama sağlam biri değildi. Eşim onu defalarca başka bir adamla görmüş. Fakat bunu Burak’a anlatamadık. Onunla evlenmek istiyordu. İzin vermedik. Onun iyiliği içindi. Keşke, keşke evlendirseydik de yaşasaydı oğlum. Kıymasaydı canına.” Diye ağlamaya başladı.
Ferit o gün kalbinin sahibinin annesiyle uzun, uzun sohbet etti. Tüm gün boyunca Burak’tan bahsettiler. Kadın gözyaşlarıyla “Yine gel. Sende benim oğlumsun artık” diye uğurladı Ferit’i
Ferit evden çıktığında köşe başında yine o kadınla karşılaştı. Fakat kadın bu kez kaçmadı. Ferit’in gözlerine bakıyor. Hüzünlü ama bir o kadarda ışıltılı gözlerle, elleri gri paltosunun cebinde Ferit’in kendisine yaklaşmasını bekliyordu.
Ferit geldi ve genç kadının önünde durdu. Uzun, uzun bakıştılar. Genç kadın:
“Ben Esma. Senin şu anda taşıdığın kalbin gerçek sahibiyim ben.” Dedi. Çok şaşırmıştı Ferit. Donup kalmıştı. Söyleyecek tek kelime bulamıyordu.
Onun hayatını kurtaran, şu anda çarpan kabinin arkasında kocaman bir aşk, kocaman bir acı ve kocaman bir dram vardı. Genç kadın ağlamaklı bir sesle konuşmaya devam etti.
“Ben Burak’
ı
çok sevdim. Her şeyden çok.O’nun en çok kalbini sevdim. Sıcacık, sevgi dolu, yumuşacık, merhamet dolu kalbini.O’nun o güzel kalbini yalanlarla oyaladım. Tertemiz göründüm ona. Ona evli olduğumu, hasta bir oğlum, manyak bir kocam olduğunu itiraf edemedim.”
Genç kadın ağlamaya başladı. Öyle çok ağlıyordu ki. Ferit ne yapacağını bilmiyordu. Esma kendini toparladı. Birden susmuştu ve öfkeli kapkara gözlerle bakıyordu. Ferit’i göğsünden tuttu.
“Bu kalp bana ait. Bu kalbin içinde ben varım. Buna layık olmasam da, benim aşkımla yaşıyor bu kalp. Şimdi senden istediğim, bu kalbe iyi bak. Sevgime, aşkıma, kalbime, bana sakın zarar verme.” Dedi ve hızlı adımlarla uzaklaştı kendi hayatına.
Ferit ise öylece dikilip kalmıştı.
Günlerce, aylarca yaşadığı o günü etkisini atamadı üstünden. Yaşamı boyunca kalbinin geçmişini unutmadı ve kalbinde aşka saygısızlık etmedi..

Sayfa başına dön  Mesaj [1 sayfadaki 1 sayfası]

Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz