Kıvanç Tatlıtuğ ile sürpriz bir ilişkiye yelken açan Meltem Cumbul sevgilisinin adını anmadan duygularını anlattı: Hayat ve paylaşmak çok güzel. Uyum hayatın tüm zorluklarına karşı iki kişinin direnebilme gücü. Çok mutluyum, o uyumu yakaladım..
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bu kadar işin arasında aşka nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Çünkü önemli... Hayat ve paylaşmak çok güzel. Uyum hayatın tüm zorluklarına karşı iki kişinin direnebilme gücü. Bu yüzden bence uyumlu bir ilişki yakalamak çok önemli. Kişinin hayata karşı durabilme gücünü artırıyor. İçinde merhamet ve şefkat var. Aslında, durum ne olursa olsun birbirinden vazgeçememektir ilişki... Bir Fransız yazar, karısı kanserden ölecek diye intihar etti. Çünkü o kadınsız bu hayatta yaşamanın onun için anlamı yoktu. İlişki bu kadar önemsenmesi gereken bir şey. Aşk da benim için böyle. Aşkın çok fazla yüzü, herkes için farklı tanımı var. Aşk şaşırtır, acıtır, mutluluktur, hayal kırıklığıdır... Benim için aşk, uyumdur. Ve ben şimdi çok mutluyum, o uyumu yakaladım.
BENİM BÜYÜK KORKULARIM VAR
* İkinci kez evlenmeyi düşünüyor musunuz?
Hayat bize ne getirecek hiç bilemiyorum...
* Yaşlanmakla ilgili korkularınız var mı?
Hayır. İleride ne olur bilmem, ama benim örnek aldığım insanlar Judi Dench, Meryl Streep. Oyunculuk öyle bir şey ki, hayat gibi... Her yaşın ayrı bir güzelliği var. Kariyerinde ya da özel hayatında olsun, bence yaşın kattığı her şeyi en güzel biçimde yaşamalısın. Bugün böyle düşünüyorum. Benim o kadar başka korkularım var ki onları düşünecek vaktim olmadı.
* Ne tür korkularınız var?
Üzerimden atamadığım, sevdiğim kişilerin ölümü gibi korkularım var. Bunlar varken başka konular üzerine düşünemiyorum. Belki çok ağır şeyler yaşadığım içindir... Ölüm olmadıkça, her şeyle başedebilirsin. Karşındaki kişiyi kurtaramayacağını ve onun yavaş yavaş ölüme gitmesini görmek kadar kötü bir şey yok. Hayatın hakkını vereceksin, ama her şey gelip geçici...
UNUTULMA KAYGIM OLMADI
* 2005 sonunda Los Angeles'a gittiniz. Gerekçelerinizden biri de oyunculuk eğitimi almaktı. Oyunculuk adına bu kadar iyi işler yapmışken kendinizi yeterli görmemenizin sebebi neydi?
Mükemmeliyetçilik! Karakter özelliğim, yetinememek aslında. Türkiye'de bir kitap okudum, o kitabın sahibi olan aktör koçu Eric Morris'i (Jack Nicholson ve Arnold Schwarzenegger'in eski koçu) orada bulup iki yıl onun metodunu çalıştım. Konservatuvarda metod oyunculuk öğreniyoruz. Bana en yakın geleni Eric Morris'in metodlarıydı. Oyunculukta kullanabileceğim her şeyi kullanıyorum. Bu konuda açım. Demodeleşmek en korktuğum şey. Yenilenmek benim için çok önemli. Bunun için de maddi ve manevi ne gerekiyorsa yaparım.
* Los Angelas'a gittiğinizde popülaritenizin doruğundaydınız. Unutulmak kaygınız olmadı mı?
Çoğu insan kaybolmayı, yok olmayı mezarın altına girmek sanıyor. Bu olanağı kendine tanıma lüksün varsa, yapmalısın. Benim bu lüksüm vardı ve yaptım. Maddi kaygılar taşıyor olsaydım manevi açıdan doyuma ulaşmamış olsaydım, ben de yapamazdım ama çok sıkılmıştım. En tepede olduğum noktada, nefes alamıyordum. Benim kendime bir bakmam gerekiyordu. Herkesi tatmin etmek için bu hayatı yaşamıyorum. Bunu risk olarak görmedim. Bunları sorgulayacak bir durumda da değildim. Tamamıyla kendime döndüm.
* Karar vermenizle gitmeniz arasında ne kadar süre geçti?
Bir gün... Ben bir yere gitmek için gittim zaten. Önce Londra, ardından 10 günlüğüne Los Angeles'a. Sonra Eric Moris'i bulunca orada kaldım. 2.5 sene geçti.
HERKES SENARİST OLMUŞ
* Dışarıdan buraları nasıl gördünüz?
Gazetelere bakıyordum. Üzücü ve sevindirici olayları biliyordum. Ama çok fazla bölünmemek taraftarıyım. Oraya ait koşullarda yaşadım. Türkiye'deymişim gibi yaşamadım.
* Bu 2.5 yıl boyunca sektör hakkında hiçbir şey duyuyor muydunuz?
Geldikten sonra öğrendim. Geldiğimde tanımadığım biri sürü oyuncu vardı. Hâlâ tanımakta zorluk çekiyorum. Bir sürü dizi film vardı. 2.5 yılda değişen hiçbir şeyden haberim yoktu.
* Dizi ve sinema sektörünü nasıl buldunuz?
Bir yıl boyunca 'Aşk Yakar'a çalıştım. O yüzden farkında olamadım. Zaten ilgilenmedim de... Dizi başladıktan sonra, seyircinin ciddi anlamda doyuma ulaştığını fark ettim. Senden sürekli bir olay bekliyordu. 'Doymuş bir seyirciyi nasıl doyurabilirsin?' diye düşündüm. Herkes birer senarist olmuş gibiydi. Herkesin o dizinin nasıl ilerleyeceğiyle ilgili bir fikri oluşmuş. Bu yüzden kendimi biraz uzak hissettim.
* Los Angeles'taki yaşam, sizin kişiliğinize, ruhunuza, hayata bakışınıza ve oyunculuğunuza neler kattı?
Bilmem... Yaşam devam ediyor. Bunun bana kattıklarını da zamanla göreceğim ama Eric Morris'in bana kattıklarını görebiliyorum. Onun dışında daha dingin ve sakinim. Hiçbir şey için acelem yok. California eyaletinin rahat hali benim de üstüme sindi. Belki de bu yüzden Zekeriyaköy'deki evimde rahatım. Koşuşturup oraya buraya gitmektense, evimde rahat ediyorum. Gerçi artık şehire taşınmak durumundayım. Yazı grubu toplantılarına ve çekimlere yetişemiyorum.
ÇOK FAZLA BÖLÜNMEK İSTEMEDİM
* Los Angeles'ta her şey çok iyi giderken, sizden mesleğiniz adına çok iyi haberler alırken bir anda Türkiye'ye döndünüz, bunun sebebi neydi?
'Aşk Yakar' dizisi! Yazım aşamasından itibaren içinde bulunduğum bir projede yer almak beni heyecanlandırdı. Arkadaşlıkta da, ilişkide de, işinde de gerekli ve kaliteli zamanı geçirmen gerekiyor. Çok fazla bölündüğün zaman olmuyor. İstanbul'un ritmine, hızına yetişmeye kalkarsan birçok şeyin elinden kayıp gidiyor. Gereken performansı sağlayamazsın, buna inanmıyorum.
* Los Angeles sizin için bitti mi, yoksa askıya mı aldınız?
Bir yıl boyunca evim orada durdu. Aralık ayında ekonomik şartlardan dolayı kapattım. Gitmediğim bir yere kira ödemek çok saçma. Ama Los Angeles artık benim hiç kopmayacağım bir yer oldu.
* Los Angeles'ta yazmaya çok vaktiniz olmuş. Neler yazdınız, yazdıklarınızı yayımlamayı düşünüyor musunuz?
Evet. UCLA'den bir hocayla çalıştım. Onun yardımlarıyla iki tane sinema filmi hikayesi sinopsisi çıkardım, ancak senaryo aşamasında kaldı. 30 sayfası var. Şu an başka bir hikaye düşünmeye başladım ve onun üzerine çalışıyorum. İstanbul'dayken bu hikaye beni daha çok sardı. Üç kadın üzerine kurulu. 90'lı yıllardan günümüze gelene kadar süreçteki İstanbul kadınlarını anlatan bir hikaye...
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Bu kadar işin arasında aşka nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Çünkü önemli... Hayat ve paylaşmak çok güzel. Uyum hayatın tüm zorluklarına karşı iki kişinin direnebilme gücü. Bu yüzden bence uyumlu bir ilişki yakalamak çok önemli. Kişinin hayata karşı durabilme gücünü artırıyor. İçinde merhamet ve şefkat var. Aslında, durum ne olursa olsun birbirinden vazgeçememektir ilişki... Bir Fransız yazar, karısı kanserden ölecek diye intihar etti. Çünkü o kadınsız bu hayatta yaşamanın onun için anlamı yoktu. İlişki bu kadar önemsenmesi gereken bir şey. Aşk da benim için böyle. Aşkın çok fazla yüzü, herkes için farklı tanımı var. Aşk şaşırtır, acıtır, mutluluktur, hayal kırıklığıdır... Benim için aşk, uyumdur. Ve ben şimdi çok mutluyum, o uyumu yakaladım.
BENİM BÜYÜK KORKULARIM VAR
* İkinci kez evlenmeyi düşünüyor musunuz?
Hayat bize ne getirecek hiç bilemiyorum...
* Yaşlanmakla ilgili korkularınız var mı?
Hayır. İleride ne olur bilmem, ama benim örnek aldığım insanlar Judi Dench, Meryl Streep. Oyunculuk öyle bir şey ki, hayat gibi... Her yaşın ayrı bir güzelliği var. Kariyerinde ya da özel hayatında olsun, bence yaşın kattığı her şeyi en güzel biçimde yaşamalısın. Bugün böyle düşünüyorum. Benim o kadar başka korkularım var ki onları düşünecek vaktim olmadı.
* Ne tür korkularınız var?
Üzerimden atamadığım, sevdiğim kişilerin ölümü gibi korkularım var. Bunlar varken başka konular üzerine düşünemiyorum. Belki çok ağır şeyler yaşadığım içindir... Ölüm olmadıkça, her şeyle başedebilirsin. Karşındaki kişiyi kurtaramayacağını ve onun yavaş yavaş ölüme gitmesini görmek kadar kötü bir şey yok. Hayatın hakkını vereceksin, ama her şey gelip geçici...
UNUTULMA KAYGIM OLMADI
* 2005 sonunda Los Angeles'a gittiniz. Gerekçelerinizden biri de oyunculuk eğitimi almaktı. Oyunculuk adına bu kadar iyi işler yapmışken kendinizi yeterli görmemenizin sebebi neydi?
Mükemmeliyetçilik! Karakter özelliğim, yetinememek aslında. Türkiye'de bir kitap okudum, o kitabın sahibi olan aktör koçu Eric Morris'i (Jack Nicholson ve Arnold Schwarzenegger'in eski koçu) orada bulup iki yıl onun metodunu çalıştım. Konservatuvarda metod oyunculuk öğreniyoruz. Bana en yakın geleni Eric Morris'in metodlarıydı. Oyunculukta kullanabileceğim her şeyi kullanıyorum. Bu konuda açım. Demodeleşmek en korktuğum şey. Yenilenmek benim için çok önemli. Bunun için de maddi ve manevi ne gerekiyorsa yaparım.
* Los Angelas'a gittiğinizde popülaritenizin doruğundaydınız. Unutulmak kaygınız olmadı mı?
Çoğu insan kaybolmayı, yok olmayı mezarın altına girmek sanıyor. Bu olanağı kendine tanıma lüksün varsa, yapmalısın. Benim bu lüksüm vardı ve yaptım. Maddi kaygılar taşıyor olsaydım manevi açıdan doyuma ulaşmamış olsaydım, ben de yapamazdım ama çok sıkılmıştım. En tepede olduğum noktada, nefes alamıyordum. Benim kendime bir bakmam gerekiyordu. Herkesi tatmin etmek için bu hayatı yaşamıyorum. Bunu risk olarak görmedim. Bunları sorgulayacak bir durumda da değildim. Tamamıyla kendime döndüm.
* Karar vermenizle gitmeniz arasında ne kadar süre geçti?
Bir gün... Ben bir yere gitmek için gittim zaten. Önce Londra, ardından 10 günlüğüne Los Angeles'a. Sonra Eric Moris'i bulunca orada kaldım. 2.5 sene geçti.
HERKES SENARİST OLMUŞ
* Dışarıdan buraları nasıl gördünüz?
Gazetelere bakıyordum. Üzücü ve sevindirici olayları biliyordum. Ama çok fazla bölünmemek taraftarıyım. Oraya ait koşullarda yaşadım. Türkiye'deymişim gibi yaşamadım.
* Bu 2.5 yıl boyunca sektör hakkında hiçbir şey duyuyor muydunuz?
Geldikten sonra öğrendim. Geldiğimde tanımadığım biri sürü oyuncu vardı. Hâlâ tanımakta zorluk çekiyorum. Bir sürü dizi film vardı. 2.5 yılda değişen hiçbir şeyden haberim yoktu.
* Dizi ve sinema sektörünü nasıl buldunuz?
Bir yıl boyunca 'Aşk Yakar'a çalıştım. O yüzden farkında olamadım. Zaten ilgilenmedim de... Dizi başladıktan sonra, seyircinin ciddi anlamda doyuma ulaştığını fark ettim. Senden sürekli bir olay bekliyordu. 'Doymuş bir seyirciyi nasıl doyurabilirsin?' diye düşündüm. Herkes birer senarist olmuş gibiydi. Herkesin o dizinin nasıl ilerleyeceğiyle ilgili bir fikri oluşmuş. Bu yüzden kendimi biraz uzak hissettim.
* Los Angeles'taki yaşam, sizin kişiliğinize, ruhunuza, hayata bakışınıza ve oyunculuğunuza neler kattı?
Bilmem... Yaşam devam ediyor. Bunun bana kattıklarını da zamanla göreceğim ama Eric Morris'in bana kattıklarını görebiliyorum. Onun dışında daha dingin ve sakinim. Hiçbir şey için acelem yok. California eyaletinin rahat hali benim de üstüme sindi. Belki de bu yüzden Zekeriyaköy'deki evimde rahatım. Koşuşturup oraya buraya gitmektense, evimde rahat ediyorum. Gerçi artık şehire taşınmak durumundayım. Yazı grubu toplantılarına ve çekimlere yetişemiyorum.
ÇOK FAZLA BÖLÜNMEK İSTEMEDİM
* Los Angeles'ta her şey çok iyi giderken, sizden mesleğiniz adına çok iyi haberler alırken bir anda Türkiye'ye döndünüz, bunun sebebi neydi?
'Aşk Yakar' dizisi! Yazım aşamasından itibaren içinde bulunduğum bir projede yer almak beni heyecanlandırdı. Arkadaşlıkta da, ilişkide de, işinde de gerekli ve kaliteli zamanı geçirmen gerekiyor. Çok fazla bölündüğün zaman olmuyor. İstanbul'un ritmine, hızına yetişmeye kalkarsan birçok şeyin elinden kayıp gidiyor. Gereken performansı sağlayamazsın, buna inanmıyorum.
* Los Angeles sizin için bitti mi, yoksa askıya mı aldınız?
Bir yıl boyunca evim orada durdu. Aralık ayında ekonomik şartlardan dolayı kapattım. Gitmediğim bir yere kira ödemek çok saçma. Ama Los Angeles artık benim hiç kopmayacağım bir yer oldu.
* Los Angeles'ta yazmaya çok vaktiniz olmuş. Neler yazdınız, yazdıklarınızı yayımlamayı düşünüyor musunuz?
Evet. UCLA'den bir hocayla çalıştım. Onun yardımlarıyla iki tane sinema filmi hikayesi sinopsisi çıkardım, ancak senaryo aşamasında kaldı. 30 sayfası var. Şu an başka bir hikaye düşünmeye başladım ve onun üzerine çalışıyorum. İstanbul'dayken bu hikaye beni daha çok sardı. Üç kadın üzerine kurulu. 90'lı yıllardan günümüze gelene kadar süreçteki İstanbul kadınlarını anlatan bir hikaye...