HER ZAMAN Kİ KALEM VE KAĞIT
Bir zamanlar kağıt ve kalem adında iki aşık varmış. Bunların aşkı o kadar büyükmüş ki önlerinde hiçbir engel yokmuş onları durdurabilecek. Kalem kâğıda her vuruşunda “Seni Seviyorum” dizeleriyle dolup taşıyormuş kâğıt. Mutlulukları uzun yıllar sürmüş. Kalem kâğıda “Seni çok seviyorum asla bırakmayacağım” derken, kâğıt kaleme “Sen benim yaşam kaynağımsın sensiz ben bir hiçim” diyormuş.
Bir gün kalemin ucu tükenmeye başlamış. Sevgisi giderek azalmış. Kalemin ucu köreldikçe aşk sözcükleri okunmaz hale gelmiş. En sonunda kalemin kâğıda aşkı tükenmiş artık yazamaz olmuş. Çareyi kaçmakta bulmuş, yeni aşklar aramaya koyulmuş.
Kâğıtsa yapayalnız kalmış, tek yapabildiği kalemin eski yazdıklarına bakarak kendini tüketmek oluyormuş. Baktıkça kendini tüketiyor dertlerine dert ekliyormuş.
Kısa bir zaman sonra, kırık uçlu kalem aşkı kalemtıraşta bulmuş, kalemtıraş kalemin körelen ucunu onarmış ona yeniden can vermiş. Kalem artık ölümsüz olduğunu düşünmekteymiş. Sürekli yeni sapasağlam ve güçlüymüş artık.
Kâğıtsa bu üzüntüleri arasında silgi adında biriyle tanışmıştır. Silgi onun tüm acılarını, kalemin yazdıklarını silip atmış, kâğıdın tüm acılarını hafifletmiş. Kâğıt silgiye minnettar kalmış onlar arasında yeni bir aşk doğmuş. Kâğıt silgiyle o kadar mutluymuş ki dertsiz tasasız bir hayatı olduğunu düşünüyormuş.
Günler geçmiş, aylar geçmiş. Ölümsüz olduğunu sürekli güçlü ve yeni olduğunu sanan kalem bir gün tükendiğini bittiğini fark etmiş. Kalemtıraş onun tüm artıklarını bir yana savurmuş.
Kâğıtsa yeni doğmuş bir bebek gibi tertemizmiş. Tek bir yazı bile kalmamış üzerinde. Ama ortada bir sorun varmış, kâğıt artık yıpranmaya başlamış. Silginin her darbesi ona acı veriyormuş. Her darbede kâğıt daha da parçalanmış. Sonunda yırtıkları etrafa saçılmış. Kâğıt silgiyi terk etmiş, kalemse kalemtıraşı.
Bir gün rüzgârda savrulan bir kâğıt parçası kalemin önüne düşmüş...
Kalem son gücüyle yırtık kağıt parçasına bir dörtlük yazıvermiş;
“Bilemezdim ki, senden ayrılmamın ölüm olduğunu
Bilemezdim ki, asıl ölümsüzlüğün seninle doğduğunu
Bilemezdim ki, ben tükendikçe aşkımızın büyüdüğünü
Ama biliyorum ki; şu an ölüyor olsam da bu satırlarda seninle beraber sonsuza dek yaşayacağım
Bir zamanlar kağıt ve kalem adında iki aşık varmış. Bunların aşkı o kadar büyükmüş ki önlerinde hiçbir engel yokmuş onları durdurabilecek. Kalem kâğıda her vuruşunda “Seni Seviyorum” dizeleriyle dolup taşıyormuş kâğıt. Mutlulukları uzun yıllar sürmüş. Kalem kâğıda “Seni çok seviyorum asla bırakmayacağım” derken, kâğıt kaleme “Sen benim yaşam kaynağımsın sensiz ben bir hiçim” diyormuş.
Bir gün kalemin ucu tükenmeye başlamış. Sevgisi giderek azalmış. Kalemin ucu köreldikçe aşk sözcükleri okunmaz hale gelmiş. En sonunda kalemin kâğıda aşkı tükenmiş artık yazamaz olmuş. Çareyi kaçmakta bulmuş, yeni aşklar aramaya koyulmuş.
Kâğıtsa yapayalnız kalmış, tek yapabildiği kalemin eski yazdıklarına bakarak kendini tüketmek oluyormuş. Baktıkça kendini tüketiyor dertlerine dert ekliyormuş.
Kısa bir zaman sonra, kırık uçlu kalem aşkı kalemtıraşta bulmuş, kalemtıraş kalemin körelen ucunu onarmış ona yeniden can vermiş. Kalem artık ölümsüz olduğunu düşünmekteymiş. Sürekli yeni sapasağlam ve güçlüymüş artık.
Kâğıtsa bu üzüntüleri arasında silgi adında biriyle tanışmıştır. Silgi onun tüm acılarını, kalemin yazdıklarını silip atmış, kâğıdın tüm acılarını hafifletmiş. Kâğıt silgiye minnettar kalmış onlar arasında yeni bir aşk doğmuş. Kâğıt silgiyle o kadar mutluymuş ki dertsiz tasasız bir hayatı olduğunu düşünüyormuş.
Günler geçmiş, aylar geçmiş. Ölümsüz olduğunu sürekli güçlü ve yeni olduğunu sanan kalem bir gün tükendiğini bittiğini fark etmiş. Kalemtıraş onun tüm artıklarını bir yana savurmuş.
Kâğıtsa yeni doğmuş bir bebek gibi tertemizmiş. Tek bir yazı bile kalmamış üzerinde. Ama ortada bir sorun varmış, kâğıt artık yıpranmaya başlamış. Silginin her darbesi ona acı veriyormuş. Her darbede kâğıt daha da parçalanmış. Sonunda yırtıkları etrafa saçılmış. Kâğıt silgiyi terk etmiş, kalemse kalemtıraşı.
Bir gün rüzgârda savrulan bir kâğıt parçası kalemin önüne düşmüş...
Kalem son gücüyle yırtık kağıt parçasına bir dörtlük yazıvermiş;
“Bilemezdim ki, senden ayrılmamın ölüm olduğunu
Bilemezdim ki, asıl ölümsüzlüğün seninle doğduğunu
Bilemezdim ki, ben tükendikçe aşkımızın büyüdüğünü
Ama biliyorum ki; şu an ölüyor olsam da bu satırlarda seninle beraber sonsuza dek yaşayacağım